Açlık grevleri/ölüm oruçları, evveliyatı olsa da özellikle 1980’li yıllarda Türkiye’nin gündemine girdi. Açlık grevleri sonucunda 1980-2006 yılları arasında 148 mahpus ve yakınının yaşamını yitirmesiyle beraber bir yandan açlık grevlerinin bir hak mı yoksa suç mu olduğu diğer yandan da zorla müdahale edilip edilemeyeceği tartışması başladı. Direnme hakkı konusunda Konfüçyüs’ten Gandhi’ye uzanan büyük bir külliyat söz konusu. Zorla müdahale konusunda ise 20. yüzyıl içerisinde devlet erki, sağlıkçılar ve hukukçular kendi bakış açılarını ortaya koyan birçok belge yarattılar. Direnme hakkı, bir insanın tıpkı “yaşam hakkı” gibi temel, vazgeçilemez ve devredilemez haklarından biridir. Direnme hakkının tanınması, zorla müdahale seçeneğini ortadan kaldırmaktadır. Zorla müdahale seçeneği, kişinin iradesini ve kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma durumunu ortadan kaldırmakta, kişileri devlet erki karşısında nesneleştirmektedir. Açlık grevi/ölüm orucu, direnme hakkının kullanımı ve kişinin özne olmakta ısrarıdır
Hunger strikes/death fasts have been on the agenda of Turkey, especially in the 1980s, although it has a longer history. Between 1980 and 2006, 148 prisoners and their close relatives lost their lives. As a result of these hunger strikes, a discussion about hunger strike began on whether it is a right or a crime and whether a forced intervention is possible or not. There are numerous works dating from Confucius to Gandhi about the right to resist. In the 20th century, state authorities, healthcare professionals and lawyers have created many documents about forced intervention, which reveal their own point of view. The right to resist is one of the basic, indispensable and inalienable rights of a person, just as “the right to live”. The recognition of the right to resist removes the option of forced intervention. The option of forced intervention removes the will of a person and the right to decide on his/her own body objectifying him/her against the state power. The hunger strike/death fast is the use of the right to resist and the persistence of a person on being a subject
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Sayı: 15 |