Avrupa dünyası, iç ve dış gelişmelerin etkisiyle dünya medeniyet ve kültürünün taşıyıcı motoru olmaya başladığı andan itibaren kendi dışındaki toplum ve medeniyetleri belli düzeyde bir aşağılama eğilimine girmiştir. Kendini ben olarak merkeze alıp başka medeniyetleri ötekileştirme yönündeki bu eğilim, 19. Yüzyıl boyunca politik bir biçim kazanmış; Batı tarafından bunun entelektüel alt yapısı da hazırlanmıştır. Mehmet Akif’in bir Doğu/İslam aydını olarak ortaya çıktığı süreç tam da bu dönemdir. Batı dünyası bir taraftan Doğu’ya bilim ve teknolojisini aktarırken, öteki taraftan da teknolojinin gerisindeki zihniyeti aktararak ciddi bir kültürel dönüşüm ve hegemonya yaratmaktadır. İslamcı bir aydın olarak Akif’in varlığı ve söylemi alinasyon, ötekileştirme ve aşağılık kompleksi yaratmaya yönelik her türden saldırıya karşı bir meydan okumadır. Söz konusu meydan okuma, 20. yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye’den başlayıp başta öteki İslam coğrafyaları olmak üzere Batı-dışı pek çok kültür ve medeniyeti etkileyerek yeni sentezlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 10 Sayı: 39 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi