Türk romanının ilk örneklerinde görücü usulü ile evliliğin zararları, evlilikte karşılıklı saygı ve sevgi, sadakat, kadınların eğitimi gibi aileyi doğrudan ilgilendiren konular birer problematik olarak ele alınmıştır ve sonrasında da toplumun yapı taşı aile romanlara konu olmuştur. Roman tarihimizde aileye kimi zaman sembolik bir değer de yüklenmiştir. Aile, toplumun organizasyona direnen en muhafazakâr kurumlarından biri olması dolayısıyla ütopyaların en önemli hedeflerinden biridir. Dolayısıyla ütopyaların çoğunluğu ailelerden nefret ederler. Ütopyalarda eşitlik adına özgürlükten vazgeçilmiştir; bu hedef doğrultusunda insanların yapıp etmelerinde bir birlik oluşturabilmek için ütopyalarda her şey gözetim altındadır. Bu, aile ilişkileri için de geçerlidir. Kimin kiminle ne sıklıkla cinsel ilişki içerisinde olacağı bir program dâhilindedir ve soyun mükemmelleştirilmesine yöneliktir. Bebekler, ailelerin elinden alınır, kalıtım yok edilmeye çalışılır. Çocuklar tek tip bir eğitimden geçirilirler. Türk romanının ütopyaları incelendiğinde, yazarların daha çok, geleneksel yapıdaki aile kurumunun aksayan yönlerini eleştirdikleri görülür. Öte yandan karşı-ütopyalarda ailenin yozlaşıp çözüldüğü, sevgi-saygı ve akrabalık ilişkilerinin bozulduğu görülmektedir. Söz konusu ütopyalarda aile, evlilik ve karı-koca ilişkileri, çocukların yetiştirilmesi ve eğitimi ile anne-baba ve çocuk iliş-kilerine yönelik tasarılar söz konusudur. Bu noktada özellikle karşı-ütopyalarda kurgulanan kötü gelecek senaryolarının toplumsal birer ikaz olarak okunması da mümkündür.
Türk Romanında Aile Aile Ütopya Kadın Aile ve Çocuk Evlilik Kadın-Erkek İlişkileri Çocuk Eğitimi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mart 2012 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2012 Cilt: 8 Sayı: 31 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi