Bu öğretim yılında milyonlarca ilköğretim öğrencisi ve yüz binlerce öğretmen, Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nca (TTK) hazırlanan ve 2004-2005 öğretim yılında 9 farklı şehirdeki 120 ilköğretim okulunda pilot çalışması yapıldıktan sonra uygulamaya konulan yeni ilköğretim müfredatına göre eğitim-öğretim yapmaya başladı. İlköğretimde son zamanlarda çokça eleştirilen eski müfredatın yerine yenisinin konulması, bakanlıkça “eğitimde reform”, hatta “eğitimde devrim” olarak kamuoyuna duyuruldu ve eğitim sistemimizin kökten biçimde değiştirileceği vurgulandı. Yeni ilköğretim müfredatı hazırlanmadan önce, “müfredat değişimi için öncelikle felsefi bir temel oluşturulduğu” ve “insan yetiştirme modelimizin felsefi temeli”nin kurulduğu; hatta bu müfredat değişikliği ile Türk eğitim sisteminin felsefesinin önemli ölçüde değiştirileceği iddia edildi. Yeni ilköğretim müfredatı, medyada da lehte ve aleyhte çeşitli tartışmalara konu oldu.4 Medyadaki bu tartışmaların popüler konumu bir tarafa bırakılırsa; değişikliğin gerçekte müfredatı aşıp tüm eğitim sistemini etkileyecek boyutlar taşıyıp taşımadığı, hatta sistemin temeline-felsefesine-değin inip inmediği sorusu, daha kapsamlı tartışmalara meydan verecek bir ilgi ve kaygıyı göstermektedir. Bu makale, böylesi bir ilgi ve kaygının ürünü olarak görülebilir.
Makalede önce yeni ilköğretim müfredatının oluşturulmasında MEB ve TTK’nın gerekçeleri belirtilecek, ardından yeni müfredatın hangi eğitim felsefesi üzerine oturtulduğu ele alınacak; sonra da bu felsefenin eleştirisi eşliğinde müfredatta saptanan sorun ve çelişkiler eleştirel bir açıdan irdelenecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2005 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2005 Cilt: 2 Sayı: 6 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi