Modernizm-muhafazakârlık ilişkisi farklı bir yönüyle "Türk muhafazakârlığı" pratiğinde de kendisini hissettirir. Ancak "Türk muhafazakârlığı modernizm ve Türk modernleşmesi" tartışması beraberinde Türk muhafazakârlığının, modernleşme süreçlerine girmiş diğer İslam toplumlarıyla birlikte paylaştığı "yumuşak karnı" da gündeme getirir. Bilindiği gibi, "Antik Yunan felsefesi, Roma hukuku ve Hıristiyan ahlakı", Batı toplumlarının ve Batı muhafazakârlığının kendi kökenlerini ifade ederken başvurdukları üçlü değerler kümesinin somut yapıtaşlarıdır. Bu ortak değerler kümesi, Batı muhafazakârlığına içinde bulunduğu toplumların kurucu öğelerinden biri olma ayrıcalığını bağışlıyordu. Oysa Türk muhafazakârlığı, bu üçlü değerler kümesinden mahrumdu.
İslam toplumlarının İran dışında, neredeyse tek bağımsız ülkesi konu munda bulunan Osmanlı'nın da, Batı karşısında geri!eyişten nasibini alması Türk muhafazakarlığı açısından tarihsel bir "su kesimi çizgisi"ni oluşturdu. Dolayısıyla çareyi Batı'yı izlemek, Batı'nın gelişme çizgisini mutlaka yakalamak olarak gören Türk ve kimi İslam toplumlarının kurucu kadroları, çok haklı bir endişeyle biçimlendirdikleri yeni toplumsal ilişkiler örüntüsünde, kuşkuyla baktıkları muhafazakarlığa kurucu unsur vasfı tanımadılar. Batı muhafazakarlığının sürekli "merkezden" konuşmasına karşılık, Doğu muhafazakarlığında muhafazakarlar "çevreye" itildiler. Türkiye örneğinde, bu itilişte Batı karşısında uğranan bozgun sebebiyle, geleneğe hangi unsurların katılacağı, hangi unsurların ayıklanacağı noktasında Türk muhafazakarlığının yaşadığı kafakarışıklığı, çapsızlık ve siyasi iktidarsızlığın önemli rolü oldu.
Türk muhafazakarlığı "çevrede" yer almasına radikal bir tepki göstermekten ziyade, kurucu unsur Kemalizm'in gadrine uğramamak endişesiyle, yeni rejimle sorunlu bir ilişki geliştirmeyi tercih etti. Bu ilişki, "çekinceli ittifak" olarak adlandırıldı. Türk muhafazakarlığının anadamarı da tam bu noktada önem kazandı. Zira anadamar muhafazakar düşünürleri, bir yandan Kemalizm'in çeperinde tutunmaya özen gösterirlerken, diğer yandan ise yeni rejimi muhafazakar bir bakış açısıyla sürekli "yeniden üretiyorlardı." Bu metot muhafazakarlığa, Kemalizm'e kültürel saldırılarda bulunarak tepkiselliklerini belli oranda açığa vurma imkanı da tanıyordu.
Ancak "çekinceli ittifak"m beraberinde Kemalizm'in hem 'farklı" bir anlamda onayını ve. üretimini, hem de içeriğinin bulanıklaştırılmasını getirdiği belirgindi. Kısacası tıpkı muhafazakarlığın genel anlatısının "masum" olmayışı gibi, Türk muhafazakarlığmm kendisini hem çeperinde hem de karşısında konumlandırdığı Kemalizm'e ilişkin tavrı da "masum bir anlatı" değildi.
Anahtar kelimeler: Muhafazakârlık, Anadamar Türk muhafazakârlığı, Kemalist Devrim, Kemalizm, "çekinceli ittifak", Fransız Devrimi, Modernizm, Türk modernleşmesi, modernist İslamcılar, "isyanlı sükut"
Muhafazakârlık Anadamar Türk muhafazakârlığı Kemalist Devrim Kemalizm "çekinceli ittifak" Fransız Devrimi Modernizm Türk modernleşmesi modernist İslamcılar "isyanlı sükut"
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Nisan 2005 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2005 Cilt: 1 Sayı: 4 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi