Kavramları tanımlamanın özünde ideolojik bir duruş ve bakış açısının olduğu şüphesizdir. Her bir ideoloji, kavramları kendi paradikmik bütünlüğüne uygun olarak dönüştürdüğü için, kavramların hem anlam hem de içerik olarak kullanılması farklılaşmaktadır. Bir sosyalistin, bir faşistin, bir liberalin demokrasi kavramına yüklediği anlamlar, her halde çok az ortak noktada buluşacaktır. Daha kötüsü, bir toplumsal ve siyasal tarihin ürünü olan bir kavrama, başka bir toplumsal ve tarihsel dünyada karşılık aramaktır. Hans'ın röntgenini çekip, Hasan'a teşhis koymak ise, daha büyük bir ideolojik sorunun ürünüdür. Hele hele, muhafazakârlık gibi; evrensel, yani zaman ve mekândan münezzeh insan, toplum ve siyaset algılamasının olmayacağına inanan bir anlayış için, bu çok daha önemli bir sorundur. Muhafazakârlığın özü, bireyden siyasete kadar her şeyde, kendine özgülülüğün kabulünü gerektirir. Evrensel olan şeylerin, ideolojik bir manipülasyon aracı olduğuna inanmak da bu anlayışın en basit sonucudur. Bu yüzden, muhafazakârlık, bütün insanlığın ortak mirası, bütün tarihsel ve toplumsal çatışmaların ürünü olduğunu iddia eden ideolojik iddia ve ilkeleri şüphe ile karşılar. Tıpkı, modern çağın ortak mirası olan ve Fransız Devrimi'yle doruğa çıkan özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve insan hakları gibi olguları, hayal ürünü olarak değerlendirmesi gibi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2004 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2004 Cilt: 1 Sayı: 1 |
Muhafazakar Düşünce Dergisi