The Ottoman Empire was one of the rare states that managed to establish and operate the legal system to protect the rights of women and children. Not leaving orphan children abandoned, protecting and educating them was the priority of the Ottoman system. Accordingly, the Ottoman court appointed a “guard” for the orphans until they reached puberty when they could handle the property inherited to them and a “executor” to prepare them for their later life. The appointment of executor in practice was made primarily among the parents or close relatives. This practice may be intended to prevent orphans from being left unattended and thus to ensure the continuity of the generation as well as to prevent the inheritance to be lost. When the orphans reach their puberty, through the court, they could follow all sort of rights that were inherited from their parents. In the Ottoman world like orphans, women also had legal rights. In this context the marriage contract in Ottoman culture was seen as the “main element” in sustaining the family institution and “being married”, was meticulously practiced as a guarantee of some legal acquisitions in the family. However, from time to time, married women could also be exposed to unlawful interventions. However, it was possible to establish justice through the complaints of the victims and the intervention of the state; thus the damage suffered by the victims could be minimized to some extent.
Osmanlı Devleti, kadın ve çocukların haklarını koruma hususunda hukuk sistemini oluşturmuş ve işletebilmiş nadir devlet teşekküllerinden biridir. Osmanlı’da yetim kalan çocukların sahipsiz bırakılmayarak, korunmaları ve iyi yetiştirilmeleri esastı. Bu doğrultuda Osmanlı mahkemesi, yetime buluğ çağına gelinceye kadar, babadan intikal eden mülkünü idare edebilmek için bir “vasî” ve onu ileriki hayatına hazırlamak için de bir “velî” tayin etmekteydi. Vasî ataması, uygulamada, öncelikle ebeveynler veya yakın akrabalar arasından yapılmaktaydı. Bu durum, yetimlerin sahipsiz kalmalarına engel olmak ve böylelikle neslin devamını sağlama almak maksadının yanında, mirasın yabancıya gitmesine engel olmak amacı da taşıyordu. Yetimler buluğ çağına ulaştıklarında ise, ebeveynlerinden kendilerine intikal eden her türlü hakkı, mahkeme kanalıyla takip edip üzerlerine alabilmekteydiler. Osmanlı dünyasında, yetimler gibi, kadınlar da hukukî korumaya sahip idiler. Bu bağlamda Osmanlı kültüründe nikâh akdi, aile kurumunu yaşatmada “ana unsur” olarak görülmüş ve “nikâhlı olmak”, aile müessesesinde birtakım hukukî kazanımların garantisi olarak titizlikle uygulanmıştır. Bu çerçevede zaman zaman nikâhlı veya evli kadınlar gayr-ı kanunî müdahalelere maruz kaldıklarında şikâyetleri üzerine devletin müdahalesi ile adaletin tesisi mümkün olabiliyor; böylece mağduriyetleri bir ölçüde en aza indirgenebiliyordu.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 24 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 5 Sayı: 10 |
Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi dergisi Mütefekkir, her yılın 15 Haziran ve 15 Aralık tarihlerinde olmak üzere basılı ve online olarak yayınlanan, uluslararası akademik ve hakemli bir dergidir.