19. yüzyıl boyunca merkezileşmeye ve taşradaki kontrolünü arttırmaya çalışan Osmanlı Devleti’nde, özellikle Sultan II. Mahmud tarafından güçlü ayan ve emirlerin bertaraf edilmesi üzerine Anadolu’nun doğusunda ve güneydoğusunda yeni güç odakları ortaya çıkmıştır. Kürt Emirlerinin yerini alan aşiret liderleri, emirlere kıyasla daha küçük topraklara hükmederek yarı-muhtar bir yönetim sergilerken zaman içinde Nakşibendiyye tarikatı örneğinde olduğu gibi bazı şeyhler de nüfuz kazanmaya başlamıştır. Farklı güç odaklarının aynı bölgede kazandıkları nüfuz bir rekabete dönüşmüştür. Tarikat-Aşiret denklemi içerisinde bu güç mücadelesinin hangi boyutlara varabileceğini göstermeyi amaçlayan bu çalışma içerisinde, merkezi Bitlis olup Bayezid sancağına nüfuz etmek isteyen Nakşibendiliğin Halidiye koluna bağlı, Küfrevi hanedanından Şeyh Abdülhadi ve Abdülbaki kardeşlerin, Bayezid sancağı içerisindeki aşiretler tarafından nasıl suçlandıkları ve Saray tarafından nasıl muamele gördükleri anlatılmaktadır. Başkent ve taşra arasındaki yazışmaların yol gösterdiği bu çalışmada iki şeyh kardeşin “ilahlık iddiasında bulunmak, Kürtler arasında fesat çıkarmak, Rusya’dan silah getirip ayaklanma başlatmak” gibi dönemin siyasal konjonktüründe sarayın doğrudan dikkatini çeken ithamlarla yüzleştiği görülmektedir. Bahse konu ithamlar güç mücadelesinin nasıl bir itibar suikastına dönüşebildiğini göstermektedir. Şeyhlerin, haklarında yürütülen soruşturmalar neticesinde suçsuz oldukları anlaşılıp çarptırıldıkları sürgün cezasının affedilmesi kadar bu gibi ağır iddialar karşısında Hamidiye rejiminin gösterdiği refleksin tanımlanması da önemlidir.
In the Ottoman Empire, which tried to centralize and increase its control upon the provinces throughout the 19th century, the elimination of powerful notables and emirs, especially by Sultan II Mahmud, had led to new power centers emerging in the east and southeast of Anatolia. While the tribal leaders who replaced the Kurdish Emirs had a semi-autonomous administration by dominating smaller lands compared to the emirs, some sheiks began to gain influence over time, as in the example of the Naqshbandiyya sect. The influence gained by different power centers in the same region has turned into a rivalry. In this study, it is explained how Sheiks Abdulhadi and Abdulbaki brothers from the Küfrevi dynasty, whose center is Bitlis and who wanted to influence the Bayezid sanjak, were accused by the tribal leaders in the region and how they were treated by the Palace. In this study, guided by the correspondence between the capital and the provinces, it is seen that the two sheiks brothers faced accusations such as “claiming divinity, causing mischief among the Kurds, starting an uprising by bringing weapons from Russia”, which attracted the palace’s direct attention in the political conjuncture of the period. The allegations in question show how the power struggle can turn into a reputation assassination. It is important to define the reflex of the Hamidiye regime in the face of such heavy allegations.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 10 Temmuz 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 8 Sayı: 16 |
Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi dergisi Mütefekkir, her yılın 15 Haziran ve 15 Aralık tarihlerinde olmak üzere basılı ve online olarak yayınlanan, uluslararası akademik ve hakemli bir dergidir.