This article aims to substantiate the following hypothesis: Ahl al-Sunnah tafsīr tradition is not uniform; within this tradition, although partially differentiated, there are tafsirs that are centered on Ḥanafī-Māturīdī thought in terms of basic assumptions and methodology. For this purpose, first of all, the distinction between riwāyah and dirāyah tafsīr in the Hanafī-Māturīdī tradition are discussed; then the distinctions between are elaborated; finally, the hypothesis will be evaluated in this context. Since the tafsīr tradition spans a long period back of almost fourteen centuries, the study is limited to Abū Hanīfa (d. 150/767), Abū Mansūr al-Māturīdī and ‘Umar al-Nasafī (d. 537/1142). In this framework, firstly, Abū Hanīfa’s classification of Qur’ānic verses and the role of tafsir sources in understanding the Qur'ān are emphasized. Then, al-Māturīdī’s theory of knowledge is touched upon as al-Māturīdī’s work, Ta’wīlāt al-Qur’ān, is essentially structured around the theory of knowledge. This issue will also contribute to a better understanding of the conditions he mentions in the introduction of the work in question. While doing this, the commentator of Ta’wīlāt al-Qur’ān, ʿAlāʾ al-Dīn al-Samarqandī’s (d. 539/1144) interpretations were utilized. To prove that the Hanafī-Māturīdī line is followed in the tradition of tafsīr, al-Nasafī’s al-Taysīr fi’t-Tafsīr is analyzed with a comparative method in the context of the sources of tafsīr. As a result of the comparison, it is seen that al-Nasafī follows al-Māturīdī, although there are partial differences due to the uniqueness of each tafsīr. Thus, it has been concluded that there is a different tendency from the understanding that assumes a dominant role in the Ahl al-Sunnah Tafsīr Tradition.
Bu makale, Ehl-i Sünnet Tefsir Geleneğinin tek tip olmadığını ve aslında bu gelenek içerisinde -kısmen farklılaşsa da -temel kabuller ve yöntem açısından Hanefî-Mâtürîdî düşüncesi merkezinde inşa edilmiş tefsirlerin de bulunabileceği şeklindeki bir hipotezi temellendirmeyi konu ve hedef edinmiştir. Bu maksatla öncelikle rivayet ve dirayet tefsiri ayrımının Hanefî-Mâtürîdî geleneğinde farklı bir duruma işaret ettiği tartışılacak ve hipotez bu bağlamda değerlendirilecektir. Tefsir geleneğinin neredeyse on dört asırlık uzun bir dönemden oluşması nedeniyle çalışma Ebû Hanife (ö. 150/767), Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Ömer en-Nesefi (ö. 537/1142) ile sınırlı tutulmuştur. Bu çerçevede öncelikle Ebû Hanife’nin Kur’ân âyetlerine yönelik tasnifi ile tefsir kaynaklarının Kur’ân’ı anlamadaki rolü üzerinde durulmuştur. Ardından Mâtürîdî’nin bilgi nazariyesine temas edilmiştir. Zira Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân adlı eserini esasen bilgi nazariyesi merkezinde oluşturmuştur. Bu husus aynı zamanda onun, söz konusu eserinin girişinde zikrettiği şartların daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Bunun içinde makalede Te’vîlâtü’l-Kur’ân şarihi Alâüddîn es-Semerkandî’nin (ö. 539/1144) açıklamalarından yararlanılmıştır. Tefsir Geleneğinde Hanefî-Mâtürîdî çizgisinin takip edildiğini delillendirmek adına Ömer en-Nesefî’nin et-Teysîr fi’t-Tefsîr adlı eser, tefsirin kaynakları bağlamında mukayeseli bir yöntem ile incelenmiştir. Eserlerin mukayesesi neticesinde -her bir müfessirin biricik olması nedeniyle kısmi farklılıklar olsa da- Nesefî’nin Mâtürîdî’yi takip ettiği görülmüştür. Böylece Ehl-i Sünnet Tefsir Geleneğinde baskın bir rol üstlenen anlayıştan farklı bir damarın bulunduğu neticesine varılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 18 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 27 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 11 Sayı: 21 |
Aksaray Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi dergisi Mütefekkir, her yılın 15 Haziran ve 15 Aralık tarihlerinde olmak üzere basılı ve online olarak yayınlanan, uluslararası akademik ve hakemli bir dergidir.