One of the two fundamental questions that social science frequently encounters in the broad field of study and seeking answers for is whether the society is the same society, in other words, whether the things that reflect the characteristics of the society have undergone a radical change or transformation. The other question that it seeks to answer is, how should this fundamental change and transformation be problematized? For this, does the current theoretical framework continue to provide satisfactory answers to these radical changes? Or is there a need for a new theoretical framework? Habermas and Giddens argue that there is no need for a new theoretical framework for the radical changes modernity has undergone. According to Giddens, the radical changes that have been experienced are merely the upper version of modernity. We are still in modernity but we are in an advanced stage. The radical changes experienced are social realities that represent a late period in the periodization of modernity itself. According to Habermas, the evolutionary process of modernity continues, it continues to function and operability as an incomplete, open project. Giddens states that instead of focusing on postmodernity, it is necessary to focus on the upper version of modernity in the late period and to develop ideas and solutions about this stage. Looking at the common aspects of Habermas and Giddens sociology, it can be said that the Enlightenment is based on the legacy of modernity and rationality in order to understand and explain the social world. Habermas is a stronger and more effective advocate of this legacy, according to Giddens. Giddens is more skeptical and distant about this. Both agree that this legacy should be criticized and reconsidered in line with new social and theoretical developments. Language problems have a central place in the social analysis of both thinkers. Another common point is that they have developed an original critical theory that criticizes the dynamics of democratic social change. However, it can be said that Giddens’s critical theory has an eclectic quality, unlike Habermas’s theory.
Enlightenment modernity late modernity communicative action structuration rationality
Toplum biliminin geniş çalışma alanı içinde sıkça karşılaştığı ve yanıtlarını aradığı iki temel sorudan biri, toplumun aynı toplum olup olmadığı diğer bir deyişle toplumun karakteristik özelliklerini yansıtan şeylerin köklü bir değişim, dönüşüm geçirip geçirmediğidir. Yanıtını aradığı diğer soru, bu köklü değişim ve dönüşüm nasıl sorunsallaştırılmalıdır? Bunun için mevcut kuramsal çerçeve bu köklü değişimlere tatmin edici yanıtlar vermeyi sürdürüyor mu? Yoksa yeni bir kuramsal çerçeveye mi ihtiyaç duyulmaktadır? Habermas ve Giddens modernliğin geçirdiği köklü değişimler için yeni bir kuramsal çerçeveye gerek olmadığını öne sürerler. Giddens’a göre yaşanan köklü değişimler modernliğin üst versiyonundan ibarettir. Modernliğin hala içindeyiz fakat ileri bir aşamasındayız. Yaşanan köklü değişiklikler modernliğin kendi içindeki dönemlendirmesinde geç bir dönemi ifade eden toplumsal gerçekliklerdir. Habermas’a göre modernliğin tekâmül süreci devam etmekte, tamamlanmamış, açık bir proje olarak işlerliğini ve işlevselliğini sürdürmektedir. Giddens, postmodernliğe odaklanmak yerine, modernliğin geç dönemindeki üst versiyonuna yoğunlaşılması, bu aşama hakkında düşünce ve çözümler geliştirilmesi gerektiğini belirtir. Habermas ve Giddens sosyolojisinin ortak yönlerine bakıldığında, toplumsal dünyayı anlamak ve açıklamak için Aydınlanmanın modernlik ve rasyonalite mirasına dayandıkları söylenebilir. Habermas, Giddens’a göre bu mirasın daha güçlü ve etkili bir savunucusudur. Giddens bu konuda daha şüpheci ve mesafelidir. Her ikisi de bu mirasın yeni toplumsal ve kuramsal gelişmeler doğrultusunda kritik edilmesi ve yeniden ele alınması konusunda hemfikirdir. İki düşünürün de toplumsal çözümlemelerinde dil sorunları merkezi bir yere sahiptir. Diğer bir ortak noktaları demokratik toplumsal değişimin dinamiklerini kritik eden özgün eleştirel bir kuram geliştirmiş olmalarıdır. Fakat Giddens’ın eleştirel kuramının, Habermas’ın kuramından farklı olarak eklektik bir niteliği olduğu söylenebilir.
Aydınlanma modernite geç modernite iletişimsel eylem yapılaşma rasyonalite
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 6 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 7 |
.