İş sağlığı ve güvenliği kültürü, bir bütün olarak, gözlemlenebilen tavır ve davranışların yanında, gözlemlenemeyen tutum, anlayış ve inanç gibi unsurlarla da şekillenmektedir. İş sağlığı ve güvenliğinde tespiti en zor konulardan biri çalışanların sahip oldukları yanlış inanç ve anlayışlardır. Kadercilik, tedbirli davranış, tevekkül, kaçınılmazlık, musibet, ihmal ve kusur gibi kavramlar doğru anlaşılmazsa kazalara karşı önlem almada farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle kaderci yaklaşımların ağır bastığı durumlarda İSG tedbirlerini aldırmak görece daha zor olmaktadır. İş kazası ve meslek hastalıklarının kaçınılamaz ve öngörülemez olduğu, ezelî bir kader olarak hiçbir tedbir tarafından engellenemeyeceği ve dolayısıyla tedbir almanın gereksiz olduğu şeklindeki inançlar çok sayıda çalışan tarafından paylaşılmaktadır. Serbest iradeci yaklaşıma sahip olanlar başlarına gelenlerin, hür iradeleriyle verdikleri doğru veya yanlış kararlar sonucunda geldiğini düşüneceğinden İSG kurallarına uymada daha hevesli olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı teolojik ve bilimsel açıdan kader kavramının incelenmesinin yanında, çalışanların kaderci ve serbest iradeci yaklaşımlardan hangisine daha yakın olduklarının tespit edilmesidir. Bunun için öncelikle kader inancının tanımı ve unsurları incelenerek kritiği yapılmıştır. Beşli likert tipi bir anket çalışmasıyla katılımcılara 19 soru sorulmuştur. Önemli oranda kader inancına sahip olduğu tespit edilen katılımcılardan, tanımı yapılan somut olayları, iş ve hayat tecrübelerini ve kader inançlarını kullanarak değerlendirmeleri istendiğinde beklenen net cevapları veremedikleri bulgusuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak; doğru tanımlanmamış kaderci yaklaşımların İSG kültürü oluşumunu olumsuz yönde etkilediği, serbest iradeci yaklaşımları önceleyen kader inancının ise başta tedbir konusu olmak üzere birçok bilimsel İSG konusu ile uyum içinde olduğu ve İSG kültürü gelişimine katkıda bulunacağı tespiti yapılmıştır.
Yardım ve Desteklerinden dolayı danışman hocam sayın Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır'a teşekkür ederim.
Occupational health and safety (OHS) culture, as a whole, is shaped by observable elements such as attitudes and behaviors but also unobservable attitudes such as understandings and beliefs. One of the most difficult issues to detect in occupational health and safety is the wrong beliefs and understandings of employees Many employees share the belief that work accidents and occupational diseases are inevitable/unpredictable, cannot be prevented by any measure, and it is unnecessary to take precautions as it is desire of God or a divine destiny. The aim of this study is to examine the concept of destiny from a theological and scientific point of view, as well as to determine which of the fatalistic and free will approaches the employees are closer to. For this, first of all, the definition and elements of the belief in destiny were examined and critiqued. 19 questions were asked to the participants with a five-point Likert-type questionnaire. It was found that the participants, who were found to have fatalistic approach significantly, were not able to give the expected clear answers when they were asked to evaluate the defined concrete events using their work and life experiences and destiny beliefs. As a result, It has been determined that incorrectly-defined fatalistic approaches negatively affect the formation of OHS culture, and the destiny belief, which prioritizes free-willed approaches, is compatible with many scientific OHS issues, especially taking the preventive measures, and will contribute to the development of OHS culture.
Destiny occupational accident occupational diseases ohs precautionary
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sağlık Kurumları Yönetimi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ağustos 2022 |
Kabul Tarihi | 30 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 2 |