Covid-19 krizi, "küreselleşme paradigmasının" zayıf yönlerini açığa çıkarmıştır. Bu zayıflıklar, ulus-devletlerin süregelen öneminin "hafife alınması" ve tartışmaların ve politikaların "ulus-sonrası (post-nasyonel)" ve dolayısıyla küresel hale gelme boyutunun "gereğinden fazla önemsenmesidir" (Flew, 2020, s.1). Covid-19 krizi ve halk sağlığı açısından yapılan müdahaleler, modern tarihin uluslararası akışlarındaki en büyük ve en hızlı düşüşe neden olmuş, ve küresel dünyanın bir tezahürü olarak küreselleşmenin güçleri nedeniyle, tüm dünyaya yayılan kriz, bir yandan olası küreselleşme karşıtlığı konusunda milliyetçi duyguları artırırken, bir yandan da krizin üstesinden gelinmesinde bir panzehir görevi gören kamusal tartışmalarda, çok taraflılık savunucularına yeniden hayat vermiştir. COVID-19 krizinde medyada yer alan haberler, ulusal ve uluslararası siyaseti daha da kutuplaştırmaya ve genel bir panik havası yaratmaya neden olmuştur. Virüsün insan sağlığı üzerindeki etkisinin 24 saatte bir kitlelere media yoluyla bildirilmesi, medyanın uluslararası ilişkilerdeki kritik gücünü odak noktası haline getirmiştir (Pastreich, 2020, s.2). Bir değerlendirme çalışması olan bu yazıda, ilk olarak küreselleşme ile COVID-19 arasındaki ilişkiyi, daha sonra Covid-19 virüsünün küresel değer zincirleri tarafından tüm dünyaya yayılması ve küreselleşme süreci üzerindeki etkisini ele alınacaktır. Daha sonra, pandeminin; küreselleşme karşıtlığı veya yerel ve ulusal ekonomilerin güçlenmesiyle, nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu tartışılacaktır. Son olarak, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri medyasının Covid-19 krizini aktarırken siyasi kutuplaşmayı nasıl artırdığını ve bilgilendirici ve eğitici bir bilgiye sahip olmayı nasıl zorlaştırdığı incelenecektir.
kürelleşme COVİD 19 medya milliyetcilik Avrupa popülizm Amerika
The Covid 19 crisis has exposed the weaknesses of the “globalization paradigm”. These weaknesses are the “under-estimation” of the enduring importance of nation-states and the “over-estimation” of “the extent to which debates and policies have become ‘post-national’ and therefore global” (Flew 2020, s.1). While the Covid 19 crisis and the required public health measures dictated by the governments are producing the largest global economic impasse ever seen in modern history, the crisis, as a manifestation of the global world, spreading worldwide due to the forces of globalization, has both increased nationalist sentiments about potential de-globalization but also revitalized proponents of multilateralism in public debates as an antidote to tackle the crisis. In the COVID-19 crisis, the media coverage have helped to further polarize national and international politics and to create a general panic. The 24 hours reporting of its impact have placed “the critical power of the media” in international relations into scrutiny (Pastreich, 2020, s.2). In this evaluative study, first it will be considered the relationship between globalization and COVID-19 in terms of its developments after the end of the Cold War and in terms of its relation the Covid-19 virus has been transmitted worldwide by global value chains and its effect on the process of globalization. Thereafter, it will be considered how the pandemic has entangled with the deglobalization or the strengthening of local and national economies. Finally, it will explore how the media in Europe and the United States in covering the Covid 19 crisis have increased political polarization making it difficult to have an informative and educational information
Globalization, COVID 19 media nationalism populism Europe USA
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2020 |
Kabul Tarihi | 17 Kasım 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 16 Sayı: 31 |