Türkiye’de siyaset tarihi incelendiğinde genellikle iktidar mücadelesi iki kutup arasında yaşanmaktadır. Bu kutupların bir tarafında Kemalist laikler diğer tarafında ise muhafazakar dindar bir kesim olduğu görülmektedir. Kemalist laiklerin parti liderlerinden ziyade ideolojik bir saf tuttuğu ve kurucu unsurların yolundan giden kitlelere hitap ettiği söylenebilir. Muhafazakar dindar kesimin ise daha çok lider öncülüğünde, dini ve muhafazakar söylemleri terk etmeyen karizmatik lider etrafında birleştiği söylenebilir. Partinin lideri ile özdeşleşmesi sürecinde seçmenlerin partinin ideolojisi ya da tüzüğü bağlamında olmaktan ziyade fanatizme dönüşen bir lider sevdası ile lidere duygusal/manevi bir bağlılık gösterebilmektedir. Liderin zaman içerisinde kurucusu olduğu partinin önüne geçmesi demokrasi açısından farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Partilerin ve liderlerinin demokrasi algısı parti tüzüklerine yansırken parti başkanının tek otorite olması eğilimi Türkiye’de siyasal hareketlerin liderleri ile sınırlı kalmasına neden olabilmektedir. Max Weber’e göre, otorite tipleri üç ayrılmakta ve bu kurgusal sınıflandırmaya göre karizmatik otorite yani liderin otoritesi insanlar üzerinde önemli etkiye sahiptir. Weber’in otorite tipleri kurgulamasından yola çıkarak Türkiye’de siyasi partilerin önüne geçen liderlere otorite tiplerinde örnek oluşturmuştur. Bu çalışmada CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, DP’nin kurucularından Adnan Menderes ve AKP’nin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan Weber’in otorite kurgusundan yararlanılarak sosyolojik olarak ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Mayıs 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 17 Sayı: 1 |