Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktıktan sonra 2020 yılı başında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da “pandemi” olarak ilan edilen ve bugüne kadar milyonlarca insanın ölümüne, yüz milyonlarca insanın hastalanmasına yol açan koronavirüs (Covid-19) salgını, başta üretim, tüketim, yatırım ve istihdam olmak üzere ekonomik alanda yarattığı tahribatlar yanında bireylerde/ toplumlarda; kapatılma, gözetlenme, denetlenme, dijitalleşme ve sanallaşma gibi sosyolojik; belirsizlik, emniyetsizlik, güvensizlik, kaygı, stres ve depresyon gibi psikolojik etkileriyle de yıkıcı ve kalıcı sonuçlar yaratmış; küresel dünyanın kurulu düzenini ve gündelik yaşamın rutinliğini/normalliğini alt üst etmiştir. Telafisi pek mümkün olmadığı anlaşılan bu sorunlara yönelik en büyük eleştiri ise, devletlerin uyguladıkları “neoliberal politikalar”a ve “minimum devlet anlayışı”na yönelik olmuştur. Zira, 1980’lerle beraber özellikle Batı dünyasında iktidara gelen neoliberal hükümetler, serbest piyasa mekanizmasına duydukları derin bir inançla, o güne kadar sosyal demokratların uyguladığı ve temelde dezavantajlı grupların ve kamu yararının öncelendiği politikalara sırt çevirerek, çoğu zaman zorunlu bir kötülük olarak gördükleri devleti ve devletin düzenleyici, müdahaleci ve korumacı özelliğini ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Gelir eşitliğini öne çıkartan “refah devleti” uygulamalarının rafa kaldırılması hem toplumun zayıf ve kırılgan kesimlerini savunmasız hale getirmiş hem de sosyal eşitliği sağlamakla yükümlü olan devletleri güçsüz bırakmıştır. Kapsamını pandeminin ekonomi-politiği ile sınırlayan bu makalede neoliberalizmin eleştirisi yanında sosyal devletin gerekliliği fikri de ele alınmaktadır.
Covid-19 Salgını Neoliberalizm Refah Devleti Sosyal Eşitsizlikler. Covid-19 Salgını Pandemi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 18 Sayı: 1 |