Kur’ân âyetlerinin her fırsatta referans gösterilip görüş ve düşüncelere meşruiyet kazandırılması sık karşılaşılan durumlardandır. Bu çerçevede Mâide 44, 45 ve 47. âyetler güncel siyaset diliyle yorumlanarak oy vermek küfür olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışma Mâide 44, 45 ve 47. âyetlerinin günümüz seçim sistemlerinin önemli bir parçası olan oy vermeyle bir bağlantısının olmadığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda âyetlerin doğru anlaşılmasında önemli bir usül kaidesi olan muhatapların tespiti Mekki-Medenilik, siyak-sibak bütünlüğü ve esbab-ı nüzul rivayetleri ile yapılmaktadır. Bu durumda âyetlerin muhatapları ile ilgili farklı görüşler olmakla birlikte Yahudiler olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca kâfir, müşrik, yahudi, hristiyan ve münafıklarla ilgili âyetler Mü’minler için ne anlam ifade ettiği meselesine de aydınlık getirilmektedir. Buna göre gayr-i müslimlerle ilgili âyetler dolaylı olarak Müslümanları ilgilendirmekte ve onlar gibi olmayın anlamına gelmektedir. Mâide 44, 45 ve 47. âyetlerin tefsir incelemelerinde de oy verme ile ilgili herhangi bir veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla oy vermeyi küfür olarak görmenin dinî ve ilmî bir temelinin olmadığı anlaşılmıştır. Ancak te’vil yoluyla Müslümanlar bu âyetlerin kapsamı içine sokulmuş ve küfürle itham edilmiştir. Bu durumda da “te’vilin olduğu yerde tekfire yer yoktur” ve “ehl-i kıble tekfir edilemez” ehl-i sünnet prensipleri çiğnenmektedir. Çalışmamız nitel araştırma yönteminin bir parçası olan doküman araştırması şeklinde yapılmıştır. Mâide 44, 45 ve 47. âyetler analiz edilerek elde edilen verilerin tahlili içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Mevzuyla alakalı görüşler yorumlanmış ve veriler arasındaki ilişki yapıları kritize edilmiştir.
Şimdiden emekleriniz için teşekkürler. Bereketli bir sayı olması dileğiyle...
One common occurrence is the reference to Quranic verses to legitimize various opinions and beliefs in politics. In this context, verses 44, 45, and 47 of Surah Al-Ma'idah have been interpreted in the contemporary political language to consider voting as an act of disbelief . This study aims to demonstrate that these verses do not have any connection to the act of voting, which is an essential part of modern electoral systems. To understand the verses correctly, the study employs the principles of identifying the recipients through the context of revelation (Mekki-Medeni), coherence (siyak-sibak), and the reasons for revelation narratives. Despite differing opinions on the recipients, the study establishes that these verses were addressing the Jews. Additionally, the verses related to unbelievers, polytheists, Jews, Christians, and hypocrites shed light on their significance for the believers. Consequently, the verses concerning non-Muslims indirectly relate to Muslims, emphasizing the importance of not resembling them. The analysis of verses 44, 45, and 47 does not yield any evidence related to voting, thus indicating that viewing voting as disbelief lacks a religious and scholarly foundation. However, through interpretation (te'vil), Muslims have brought voting under the scope of these verses, leading to accusations of disbelief. This approach contradicts the principles of Ahl al-Sunnah, such as "there is no place for takfir (accusations of disbelief) in the realm of interpretation" and "followers of the Qibla cannot be declared as disbelievers." This study adopts the qualitative research method, focusing on document analysis. The verses in question are analyzed, and the data obtained is examined using content analysis. Various opinions related to the topic are interpreted, and the relationships between the data are critiqued.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 21 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 24 |