Gelir paylaşımında yaşanan adaletsizliklerin oldukça uzun bir geçmişi vardır. Ancak çözüm arayışları 18. Yüzyıldan itibaren yoğunluk kazanmıştır. Bu arayışların aradan geçen zaman diliminde konuya köklü bir çözüm getirdiğini söylemek güçtür. Bu çalışmanın amacı, söz konusu çözüm arayışlarına bir alternatif sunmak değildir; zekâtın sosyal adalete olan katkısını tahlil etmektir. Kur’an ve sünnet, zekâtla aynı çerçevede değerlendirilebilecek noktaları ilk dönemlerden itibaren vurgulamıştır. Açı doyurmak, yoksula ve yetime yardımcı olmak, köle âzat etmek bunlardan bazılarıdır ve bunlar sosyal adalete katkı sağlayan uygulamalardır. Kur’an ve sünnetle ortaya konan bu çizgi, klasik fıkıh kitaplarında da takip edilmiştir. Zekât yükümlülüğünün zenginlerin üzerinde olması ve kolay şartlara bağlanmış olması, bu ibadetin sosyal adaleti teminine katkı sunmaktadır. Zekâttan dar gelirlilerin faydalanması da bu açıdan önem taşımaktadır. Ayrıca dünyevi ve uhrevi yükümlülüğü bir arada getiren zekâtın zorunlu olmayan bazı uygulamalarla desteklenmesi gelir dağılımının dengelenmesinde rol oynamaktadır. Sadaka, hediye ve borç vermek bunlara örnek teşkil etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | 2017/1 Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 2017 Sayı: 1 |