Dilsel birimlere ait farklı iʻrâb durumlarının gerekçelendirilmesine
ilişkin genel bir çabayı ifade eden âmil teorisi, özellikle iki açıdan
eleştirilere hedef olmuştur. Bu eleştirilere göre âmil teorisi hem nahvi
zorlaştırmakta hem de beraberinde getirdiği takdir sistemiyle dilin biçimsel ve
mantıksal yapısına uygun düşmeyen ifade biçimleri üretmektedir. Takdir
olgusunun söz konusu edildiği alanlardan biri, nahiv kitaplarında fiili mahzûf
mefʻûller olarak nitelendirilen ifadelerdir. Nitelemedeki mahzûf fiil
tanımlaması bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Süheylî, “sübhân”
masdarıyla kurulmuş cümlelerde gerçekleştirilen fiil takdirlerinin yapısal ve
anlamsal sorunlara yol açtığı görüşündedir. Ona göre takdir, dil dizgesinin onaylamadığı bir hazif türünü
öngörmekte ve inşâî ifadelerin bazı anlamsal özelliklerinin kaybolmasına neden
olmaktadır. Arapların “sübhânallâh” sözünü bir taaccüb ifadesi olarak kullanmaları
göz önüne alındığında ifadenin fiil takdiri yoluyla ihbârî bir cümleye
dönüştürülmesi, eleştiriye açık hale gelmektedir. Bunun yanı sıra “sübhân”
masdarının sahip olduğu ayırıcı özelliklerin cümlenin türü üzerindeki
belirleyiciliği ve ikili cümle tasnifinin bu konudaki
yeterlilik düzeyi, değerlendirilmesi gereken konular olarak ortaya çıkmaktadır.
Çalışmada fiil takdirinin dilin kullanımsal gerçekliğiyle ne ölçüde
bağdaştığı, gramatik çözümlemenin hangi anlamsal sonuçları doğurduğu ve ifadede
ne tür değişikliklere yol açtığı gibi sorular, Süheylî’nin “el-mansûb
bi'l-kasd” terimi üzerinden ve “sübhân” masdarı özelinde cevaplandırılmaya
çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 25 Ekim 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 41 |