Ütopyaların tersine distopyalar genellikle dehşet verici ve korkunç bir toplum çizerler. Çalışmanın temel varsayımına göre, distopyalar içinde bulunduğumuz çağdaki korkularımızı, endişe ve kaygılarımızı göstermektedir. The Lobster 2015 yılında Yorgos Lanthimos tarafından çekilen, kara komedi olarak da tanımlanabilecek bir dram filmidir. Idiocracy ise 2006 yılında Mike Judge tarafından bilim-kurgu komedi türünde çekilmiş bir filmdir ve geleceği oldukça karanlık olarak hicvetmektedir. Her iki film de toplumsal sorunlardan yola çıkmıştır ve sosyo-politik çıkmazlar için radikal değişiklikler ile hikaye örgülerini eğirmektedirler. Ütopyanın çağcıl insana uzak, distopyanın ise yakın olduğunu varsayımı çalışmanın çıkış noktasıdır. Bu makalede biri kara film diğeri hiciv/kara komedi tarzında iki distopik film örneğinden yola çıkılarak şu sorulara cevap bulmayı amaçlanmaktadır: 1) Karanlık ve korkunç bir toplumu seyrettirme deneyimine rağmen bu distopyalar neden sevilmektedir? 2) İki film birbirinden tamamen farklı distopyalar olsa da ortak noktaları nelerdir? 3) Distopyalar insanlara toplumsal durumu sorgulama imkanı sağlayabilir mi? Her iki distopya filmi de gişe başarısı için yapılmış filmler değildir ancak izleyici tarafından değerli bulunmuşlardır. Bu analizde filmin içindeki distopik öğeler, geçmiş-şimdi-gelecek zamanlarındaki durum ve radikal değişiklikler, absürd öğeler, eleştirdikleri öğeler üzerinden analiz edilecektir.
: Distopya Ütopya Idiocracy The Lobster Yunan Tuhaf Akımı Hiciv Kara Komedi Absürd
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |