The semiotics studies based on Ferdinand de Saussure and Charles Sanders Peirce were used by Christian Metz as a method of cinema analysis. Metz, who described cinema as a language, it is the sum of the shootings, which is the smallest sign unit of the films. Accordingly, it is possible to reveal hidden meanings in film by revealing the structural relations between the indications. The aim of this study is to criticize the assumptions of the semiotics for films and the method of analyzing the films. Henri Bergson’s philosophical arguments were used for this critique. According to Bergson, the human mind perceives things in two different ways: through intelligence and intuition. Intelligence has the ability to perceive what is constant in your life. For this reason, things that happen in the flow of life can be perceived only by being stopped and conceptualized by intelligence. Intuition has the ability to perceive things in the flow. A film has intuitive meanings that can be perceived only in the film flow, as well as the constant things perceived by intellect. The semiotic film analysis leave out the meaning levels that can be comprehended by this intuition. In a film analysis, film is all possible in the universe but in a literary language. Because the meanings of the film in the flow of watching can only be described in a literary style.
Ferdinand de Saussure ve Charles Sanders Peirce tarafından temelleri
atılan göstergebilim çalışmaları, Christian Metz tarafından sinema analiz
yöntemi olarak kullanılmıştır. Sinemayı bir dil olarak niteleyen Metz;
filmlerin en küçük gösterge birimi olan çekimlerin toplamından ibaret olduğunu
ileri sürmüştür. Buna göre göstergeler arasındaki yapısal ilişkileri ortaya
koyarak filmin içindeki gizli anlamları açığa çıkarmak mümkündür. Bu çalışmanın
amacı, göstergebilimin filmlere yönelik ortaya koyduğu varsayımları ve filmleri
çözümleme yöntemini eleştirmektir. Bu eleştiri için Henri Bergson’un felsefi
argümanlarından yararlanılmıştır. Bergson’a göre insan zihni şeyleri iki farklı
yolla algılamaktadır: Zekâ ve sezgi yoluyla. Zekâ, hayatın içinde sabit olan
şeyleri algılama kabiliyetine sahiptir. Bu nedenle hayatın akışı içinde
gerçekleşen şeyler zekâ tarafından ancak durdurularak ve kavramsallaştırılarak
algılanabilir. Sezgi ise şeyleri akış içinde algılama yetisine sahiptir. Bir
sinema filmi de zekânın algıladığı sabit şeylerin yanında ancak filmsel akış
içinde idrak edilebilecek sezgisel anlamlara sahiptir. Göstergebilimsel film
çözümlemeleri, bu sezgi ile kavranabilecek anlam düzeylerini analiz dışında
bırakmaktadır. Bir film çözümlemesinde filmin tüm anlam evreni ancak edebi bir
dil ile mümkündür. Çünkü filmi izleme akışı içinde gerçekleşen anlamlar
yalnızca edebi bir üslupla tarif edilebilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Aralık 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |