Madde mi daha ağırdır mana mı? Ruhsuz bir bedeni mi yeğlersiniz bedensiz bir ruhu mu? Doğdumuzdan andan itibaren zihnimizin derinliklerinde kendi varoluşumuzu anlamlandırma sürecinde ruhumuzla hayatı deneyimlemeye açılmaktayız. Cold Souls (Dondurulmuş Ruhlar, Sophie Barthes, 2009) filmi, bilim-kurgu janrının özelliklerini taşıyan ve kara komedi janrını da hatırlatan uylaşımlarıyla izleyiciye birçok sorgulama alanı açmakla birlikte ruhun bedenle ilişkisini derin bir izlekte düşünme penceresini aralar. Bu aralıktan varoluşumuza dair anlamlandırmalar da üretmemize izin verir. Keza film, Rene Descartes’in The Passions of the Soul (Ruhun Tutkuları, 1649) eserinden ‘’Beynin ortasına yerleştirilen küçük bezenin içindeki şeftir ruhun tutkuları.’’ cümlesiyle ruha odaklanılacağına dair ilk işaretini verir. Bu çalışma, Platon’un ruh felsefesine yaklaşımı temelinde, ruh ve beden ilişkisini, bilgi ve ahlak anlayışı bağlamında sorgulamaktadır. Platon’un Sokrates’in düşüncelerinden verdiği referanslarla ruh kavramı hakkındaki söylemler detaylandırılmaya çalışılacak ve film anlatısının izleyiciye sunduğu ruh, beden ve varoluş kavramları tartışmaya açılacaktır. Descartes’e göre, insanın en önemli amacı üstün iyiyi bütün işlerde hedef edinmek ve ruhun memnuniyetini sağlamaktır. Ruh memnun olunca üstün iyiyi aramak da insanlara bu bağlamda çekici gelmektedir (Descartes, 1992: XXI). O halde filmin baş karakteri Paul, kendi ruhunu arayışında iyilik yolunda onu aramaya giriştiğinde üstün iyi bir hayat yaşamanın da penceresini kendi ruhuna açmakta mıdır? Descartes’ın, ruh ve beden ikiliğine dair Platon ile paralellik taşıyan düşünceleri çalışmadaki tüm sorgulamaların farklı bir perspektiften anlamlandırılması amacıyla referanslarla desteklenmekte ve birçok sorunun tartışılmasına izin vermektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İletişim ve Medya Çalışmaları, Felsefe |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 9 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |