Sinemacılar, kültürel, ideolojik ya da en genel
anlamıyla dünyevi olarak güdülenmiş imgelerle çalışmak zorundadırlar. Çünkü
işlemek için kullandıkları hammadde fotografik bir gerçekliğe sahiptir ve bu,
duyumsanan dünyanın gerçekliğidir. Yaşanan gerçekliğe duyulan bu zorunlu
ihtiyaç, başka bir anlamın inşasının peşinde olan yönetmenlerin ekran dışı
uzay-zamanı özgün yaklaşımlarla ve Deleuzecü anlamdaki ‘virtüel’ amaçlarla
kullanmaya itmiştir. Onlar, anlamın ve hakikatin peşindeki sinematik
yolculuklarına gösterdikleri kadar göstermedikleri ile de devam etmişlerdir.
Fotografik gerçekliğin giremediği ama düşüncenin girebildiği yerleri, ya da Kantçı
anlamdaki ‘imajsız düşünceleri’, görünmeyen uzay-zamanın olanaklarıyla anlığa
düşürmüşlerdir. Böylece, geleneksel devamlılık sisteminin sahte bir diegetik
süreklilik hissiyle donattığı çerçeve dışını, temsil ötesi bir maveraya
dönüştürmüşlerdir. Kültürel uzlaşımların, ideolojinin ya da mevcut gösterge
sistemlerinin dışındaki mutlak dışarının kapısını, ekrana yansıtmadıkları
imgeler yoluyla aralamışlardır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Özel Sayı (1) Mayıs 2019 |