Fiziksel tiyatro, tiyatro sanatının tarihsel süreci içinde belli bir akım ya da oyunculuk kuramıyla başlamamıştır. Bir başka deyişle tiyatro, doğuşundan itibaren fizikseldir. Dolayısıyla 20. ve 21. yüzyıl tiyatro anlayışında, oyuncunun fizikselliğine ve harekete dayalı tiyatro türlerini “fiziksel” başlığı altında nitelendirmenin ne derece doğru olduğu tartışmalı bir konudur. Öyle ki tarihsel sürece bakıldığında, Rönesans döneminde, Klasik ve Romantik akımlar kapsamında, oyuncunun fiziksellikten uzaklaştığı görülmektedir. Tiyatro sanatının, oyuncunun ve yönetmenin özgürlüğünü ve özgünlüğünü sağlayan fiziksel anlatımdan uzaklaşmasını etkileyen birkaç etken ortaya konulabilmektedir. Bunlar arasında tiyatro sanatının ideolojilerin bir aracı olması, gündelik yaşamı yansıtması, yazara, metne ve söze ağırlık vermesi gibi etkenler sayılabilir. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Karşı Gerçekçi Eğilimler’le de oyunculuk sanatının kökenini oluşturan, harekete dayalı bedensel ifade biçiminin hatırlandığı ve bu anlayışın çağdaş tiyatro uygulamalarına kadar uzanıp bir yöntem kazandığı, kavramsallaştığı fark edilmektedir. Fiziksel tiyatroyu çağdaş anlamda pedagojik bir yaklaşımla yöntem haline getiren kişi ise Jacques Lécoq olarak bilinmektedir. Bu noktada fiziksel tiyatronun kaynağını gündelik-dışı beden tekniğinin oluşturduğu vurgulanmaktadır.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Sayı: 3 |