Bu çalışmamızdan temel maksat, Yeni Çağ ile birlikte tezahür eden ve yüksek sanayi faaliyetlerinin teşekkülü ile son raddeye ulaşan modernitenin, toplumları nasıl ifsat ettiğini ve insan hayatını nasıl sekteye uğrattığını olabildiğince makul bir zeminde tartışmak olmuştur. Söz konusu bu tartışmayı, Henry David Thoreau cihetinden gerçekleştirmek öncelikli amacımızdır. Bilhassa Amerikan toplumu üzerinden moderniteyi eleştiren Thoreau, ne yazık ki bu eleştirilerinden ötürü, sözde demokratik olan Amerika hükümeti tarafından birtakım cezalara çarptırılmıştır. Ona karşı Amerika hükümeti tarafından uygulanan caydırma politikaları, bizleri, Batı’nın özgürlük anlayışını yeniden düşünme ve irdelemeye teşvik etmektedir. Özellikle bugünlerde, dünyanın ne hâlde olduğunu idrâk edebilmemiz, Batı güdümlü modernitenin yeniden masaya yatırılmasına kapı aralamaktadır. Dolayısıyla bizler de, bu çalışmamız hasebiyle, kendi menfaatleri söz konusu olduğunda, kendi vatandaşını bile harcamaktan çekinmeyen Avrupa uygarlığının, perde arkasındaki gerçek yüzünü gün yüzüne çıkarmayı ve Batı temelli “İnsan Hakları” söylemlerinin, lafügüzaftan ibaret olduğunu açığa çıkarmayı gaye edindiğimizi söyleyebiliriz.
The main purpose of this study is to discuss, as reasonably as possible, how modernity—which began with the New Age and reached its peak with the advent of high industrial activity—corrupts societies and disrupts human life. Our primary aim is to conduct this discussion from the perspective of Henry David Thoreau. Thoreau, who criticized modernity, particularly within the context of American society, was unfortunately subjected to penalties by the so-called democratic American government for his dissent. The deterrence policies implemented against him prompt us to reconsider and critically examine the West’s understanding of freedom. Especially today, understanding the current state of the world invites us to reevaluate Western-driven modernity. Therefore, through this study, we aim to expose the true face behind the facade of European civilization—a civilization that does not hesitate to sacrifice even its own citizens in pursuit of its interests—and to demonstrate that Western-based discourses on “human rights” are, in many ways, nothing more than empty rhetoric.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Yönetimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Eylül 2025 |
Yayımlanma Tarihi | 6 Ekim 2025 |
Gönderilme Tarihi | 5 Mayıs 2025 |
Kabul Tarihi | 31 Ağustos 2025 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Cilt: 8 Sayı: 3 |
The Journal of Social Sciences Academy
Sosyal Bilimler Akademi Dergisi
(SOBAD)