Otorite, siyaset bilimi literatürünün temel kavramlarından birisi
olarak öne çıkmakta olup genellikle iktidar, güç, zor ve şiddet gibi
diğer mefhumlarla birlikte incelenmektedir. Öznelerarası bir ilişki
biçiminde kendini açığa vuran otoritenin içeriğine yönelik
tartışmalar muhtelif olsa da kavramın esas itibarıyla ne anlama
geldiğini belirtmenin kuramsal bakımdan kolay olmadığı
söylenebilir. Bu doğrultuda fenomenoloji geleneğinden beslenen
ve 20. yüzyılın aynı döneminde yaşamış olan Hannah Arendt ve
Alexandre Kojève, doğrudan otorite kavramının özüne inmeye
uğraşmışlardır. Arendt'e göre zor ve iknanın arasında
konumlanan otoritenin siyasal kökenine antik Roma'da
rastlamak mümkündür. Bu perspektifte otorite, kurucu edime ve
atalara referansta bulunarak siyasal bir topluluğun kalıcılığını ve
bütünlüğünü sağlar. Kojève ise Arendt'ten daha ileri giderek
otoriteye hem pozitif bir tanımlama yapar hem de dört temel otorite
tipi belirler. Kojève'e göre kurucu bir rolü olan ve şiddet ile
baskıdan farklı nitelendirilmesi gereken otoritenin kaynağında,
kendi eylemlerini değiştirmeksizin ve bir tepkiyle
karşılaşmaksızın başkalarının eylemlerini değiştirebilme yetisi
yatar. Bu bağlamda bu çalışma, Arendt ve Kojève'in görüşlerinin
mukayeseli bir incelemesini yaparak otorite nosyonunun iki
düşünür tarafından fenomenolojik yaklaşımla nasıl ele alındığını
irdeler. Özellikle güncel dönemde “otoriter rejim” tartışmalarına
indirgenerek kendi başına kullanışlılığı kısıtlanan otorite
kavramının barındırdığı incelikler ve kurucu boyutun, bu çalışma
sayesinde detaylarıyla ortaya koyulması amaçlanmaktadır.
Aslen teorik bir çalışma hüviyetinde olan bu karşılaştırma ayrıca
otorite, iktidar, zor ve şiddet gibi yakın anlamlı addedilen
kavramlar arasındaki ayrımların daha net çizilmesine de katkı
sunmayı hedeer. Çalışmada, son zamanlarda öne çıkan “otoriter
popülizm” ve “rekabetçi otoriteryenlik” gibi terimlerde yer alan
“otoriterlik” vurgusunun, otorite kavramının muhtevasına zıtlık
teşkil edecek şekilde düşünülmesi gerektiği iddia edilir. Buna
ilaveten, otoritenin kurucu rolünün post-truth tartışmalarında
sıklıkla dile getirilen “uzmanlığın otorite krizi” varsayımlarından
da bir çıkış yolu olabileceği kri savunulur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 2 Temmuz 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |