Bu makale Marx'ın çalışma ve politika üzerine
görüşlerini modern düşüncenin dört önemli kaynağı ile kıyaslayarak
tartışmaktadır: Weber, Arendt, Polanyi and Foucault. Ana soru Marx'ın çalışma
olgusunu özü itibraiyle politik bir edim ve bu edimin sahibini de politik bir aktör
olarak kuramsallaştırırken diğer düşünürlerden nasıl ayrıştığıdır. Bu soruya
yanıt verirken Marx'ın temel farkının kapitalist üretim tarzı içinde
kapitalizmin farklı bir varoluş durumu olduğunu iddia etmesi ve ısrarla bu
olguyu tarihselleştirmeye çalışması olduğu kanıtlanmaya çalışılacaktır. Marx'a
göre kapitalist üretim tarzı işçinin kendini gerçekleştirmesini olanaksız
kılmış ve bunu yaparken anahtar bir ilişki biçimi olarak sömürüyü tüm
ilişkilerin merkezine taşımıştır. Weber'in ekonomik sosyolojisi ve endüstri
sosyolojisinin 1920'ler Kuzey Amerika'sındaki çıkışının bu yaklaşımdan ilk
büyük kopuşu temsil ettiği tartışılacaktır. Ardından Arendt ve Polanyı'nin önce
çalışmayı (Arendt) sonra sömürüyü (Polanyi) sosyal kuramdan çıkardığını
göstermeye çalışacağım. Belki de ironik bir şekilde bu ikisi arasındaki kopan
ilişkiyi yeniden kuran kişinin hayatının son döneminde neoliberalizme odaklanan
çalışmalarıyla Foucault olduğunu savunacağım. Ancak her ne kadar Marx'ın
projesini kısmen hatırlatsa da, Foucault'nun kuramı bir yönüyle Marx'tan
ayrışmaktadır: sömürünün yok sayılması. Bu eksik Foucault'da neden emek süreci
gibi bir kavram olmadığını da açıklamaktadır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Derleme Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2018 |
Gönderilme Tarihi | 13 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 38 |
Sosyoloji Dergisi, Journal of Sociology, SD, JOS