Varlığın pozitif görüntüleri onun ontolojik ölçütleri haline geldiğinde, somut ve gözle görünür olan dünya her şeyin temel belirleyici kaidesi olarak kabul görür. Bu temel aksiyom, varlığın ötesiyle ilgili tanımları göze bağımlı kıldığı gibi görme biçimleri ile oluşan tüm tanımlar, merkezde insan olmak üzere toplumların da anlam kaygısı haline gelir.
Pozitivist görüş de, insanın ve daha geniş bir perspektifte toplumların varlığın ötesiyle ilgili tanım ve anlam oluşturma/kurma eylemini göze ve/veya deneysel tecrübeye bağımlı kılar. Böylece fizik dünya ana kriter olurken fizikötesi tüm tecrübeler sadece bir nazariye olarak kalır. Buna bağlı olarak insanlığın tüm dini/metafizik tecrübesi bir geri dönüşüm
ihtimali gibi önemsizleşirken insanlığın din üzerinden kurmaya çalıştığı tüm meta/sosyolojik kabiliyette itibarsızlaştırılmaya çalışılır. Bu çalışmamızda Sonsuzluk Teorisi filmi
üzerinden bu iki farklı tecrübe karşılaştırılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Şubat 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 77 |