Rodos, Doğu Akdeniz’de sahip olduğu stratejik konum itibariyle tarih boyunca daima bu bölgede ki egemenlik mücadelesinin bir parçası olmuştur. Ada, Ege’deki Oniki Ada olarak ifade edilen adaların içerisinde en büyüğü olup onların yönetim merkezi konumundadır. Aynı zamanda Ticari ve askeri bir üs olması nedeniyle, eski çağlardan itibaren bu bölgedeki hâkimiyet mücadelesinin en önemli sahalarından biri haline gelmiştir. Ada’nın 1309 yılından sonra Saint Jean Şövalyelerinin eline geçmesinden sonra burayı adeta askeri bir üs haline getirdiler. Zamanla adanın Osmanlı aleyhtarlığı yapıların merkezi haline gelmesi ve kendisi açısından buranın bir güvenlik sorunu oluşturması nedeniyle Osmanlı Devleti’ni Rodos’a yönelik bazı askeri tedbirler almaya yöneltti. Adanın alınmasını yönelik askeri harekât Fatih döneminde başlamışsa da, adanın fethi Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleştirilmiştir (21 Aralık 1522). Osmanlı Devleti, idaresi altına geçmiş olan Rodos’a merkeziyetçilikten uzak, idarî, mali, hatta adlî imtiyazları içeren özel bir statü uygulamıştır. 1821’de Mora’da başlayan Yunan isyanı çok geçmeden Rodos’a yayıldıysa da, Osmanlı Hükümeti adaya yeni birlikler göndererek isyanı bastırmıştır. Her ne kadar Osmanlı Devleti isyandan sonra ada da kontrolü tekrar sağlasa da bundan sonra sükûnet tam anlamıyla sağlanamayacak ve Rum isyanları 18 Ekim 1912 tarihli Uşi Andlaşması ile bu adanın İtalyanlara verilme sürecine kadar devam etmiştir.
Rhodes Island has always been an interest for the big powers in the region for ages because of its strategic location. It is the biggest one out of twelve islands in the Aegean Sea. It is regarded not only as the centre for administration but also it is important in terms of military bases and trade. From the earliest periods it has been a great interest strategically for many countries tried to capture it for military and trade reasons. After 1309 it was captured by the Saint Jean Knights and it became an important military base. After that time it turned into being a base for any hostilities against the Ottoman authority so the Ottoman Empire regarded it as threat to its sovereignty. It led the Ottoman authorities to take some security measures against it. Even though some attempts made to capture the island during the reign of Fatih Sultan Mehmet, it was conquered by the Ottoman army during the reign of Suleiman the Magnificent on 21 December 1522. After its conquest by the Ottomans it was given an autonomous status concerning administrative, financial and even judicial matters. Although the Greek uprising against the Ottoman rule occurred in Mora in 1821 spread quickly to Rhodes, the Ottoman authorities suppressed the uprising on Rhodes by sending extra troops to the island. Though those Greek uprisings against the Ottoman rule on the island were suppressed to certain extent, peace and social order on the island were not restored by the Ottomans so it had be left to Italian rule under Uşi treaty signed on 18 October 1912.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2013 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2013 Cilt: 2013 Sayı: 30 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi