Hz. Muhammed’in vefatından sonra ortaya çıkan siyer ilmi, önce Arap ve İran, daha sonra Türk edebiyatında kendini göstermiştir. Bilindiği kadarıyla, Türk edebiyatında, 14. yüzyılda Kadı Darîr’in Sîretü’n-Nebî adlı eseriyle başlayan siyer edebiyatı, verilen manzum ve mensur eserlerle, günümüze kadar devam etmiştir. 17. yüzyılda Veysî, 18. yüzyılda da Seyyid İbrahim Hanîf, siyer alanında önemli eserler vermişlerdir. Veysî’nin Dürretü’t-Tâc fî Sîret-i Sâhibi’l-Mi’râc’ı mensur; Hanîf’in Siyer-i Nebî’si ise manzum şekilde kaleme alınmıştır. Her iki eser de Siyer-i Mekkî ve Siyer-i Medenî olmak üzere iki bölümden oluşur. Siyer-i Nebî’den anlaşıldığı kadarıyla Hanîf, eserini oluştururken, Siyer-i Veysî’de anlatılan rivayetlerden faydalanmıştır. Hz. Muhammed’in doğumunun anlatıldığı Mevlid bölümü, her iki eserde de önemli bir yer tutmaktadır. Bu makalede, Hanîf’in ve Veysî’nin siyerlerindeki Mevlid bölümleri karşılaştırılarak rivayetler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya koyulacaktır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 2011 Sayı: 24 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi