XIX. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı modernleşmesi içinde devleti kurtarma düşüncesiyle ortaya çıkan siyasal düşünce akımlarından birisi de Türkçülüktür. II. Meşrutiyet döneminde özellikle Balkan Savaşları sonucunda İttihad ve Terakki yönetiminin de bu düşünceyi benimsemesiyle yükselişe geçen Türkçülük, daha önce ortaya çıkan Osmanlıcılık ve İslamcılık tezleri arasında farklı bir sentez yaratmaya çalışmıştır. Temelleri, Arminiu Wambery, Joseph de Guignes, Arthur Lumley Davids, Konstantin Borzecki gibi Türkologların çalışmalarıyla atılan ve sonraları Hüseyinzade Ali Turan, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp… gibi aydınların öncülüğünde geliştirilen bir fikir hareketi olan Türkçülük; İkinci Meşrutiyet döneminde parlamenter sisteme geçilmesiyle beraber İttihatçıların imparatorluğu kurtarma politikaları içinde işlevsel unsurlardan biri kılınmaya çalışılmıştır. “Millet-i hâkime” prensibi; yoğun milliyetçi hareketlerin etkisiyle dağılma dönemini yaşayan Osmanlı İmparatorluğu’nun, parlamenter yönetiminde, İttihad ve Terakki açısından bir hayat-memat meselesi olarak görülen temsil sorunu içinde Türk unsurunun ön planda tutulması için bir siyaset pratiği olarak düşünülmüş ve uygulanmaya çalışılmıştır. Günümüz Türkiye’sinin milliyetçilik düşüncesinde ve uygulamalarına ilişkin değerlendirmelerde “millet-i hâkime” anlayışına yapılan atıflar, bu düşüncenin tarihsel ve güncel yönden anlam ve önemi üzerinde yeniden düşünmeyi gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada, İmparatorluğun kaderini de etkileyen “Millet-i hâkime” düşüncesinin ve buna bağlı olarak ortaya çıkan siyaset anlayışının tarihsel yönden bir değerlendirmesi yapılmıştır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mart 2008 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2008 Cilt: 2008 Sayı: 18 |
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi