Toplumsal dönüşüm dönemlerinde sosyal- kültürel- ekonomik göstergeler de değişime
uğrar. Bunlardan biri de kadının toplumsal konumudur. Bu çalışmamda amaç, sporun hiçbir
zaman bir toplumdaki sosyal değişimden bağımsız olmadığını göstermektir. Bu amaçla Türk
kadınının sosyal durumu; İslamiyetten önce, Osmanlı döneminde ve uluslaşma sürecinin
başladığı Genç Türkiye Cumhuriyetinde ele alınacaktır. Özellikle Genç Türkiye
Cumhuriyetinde Medeni Kanunun yürürlüğe girmesiyle kadının yaşadığı toplumsal
mağduriyet bir ölçüde giderilmeye çalışılmıştır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en başta gelen amacı ise , Osmanlı’nın ümmet yapısından ulus
yapısına geçmek olmuştur. Ulus kavramı ise yurttaşlık kavramından ayrı düşünülemez. Bu
bakımdan Fransız İhtilali’nin prensiplerinin temelini oluşturan Aydınlanma felsefesi ve
özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi sosyal unsurlar yeni bir insan yaratma çabasına yol açmıştır.
Artık eskinin köhne dogmalarından kurtulmuş, aklın ve bilimin egemen olduğu ,çağdaş, ilerici
bir yapı kurulmak istenmiştir. Çağdaş Türk ulusunun yaratılmasında eskinin “kul”luktan öteye
gidemeyen cemaat insanının
Yerini,aklını özgürce kullanan,bilimin yol göstericiliğinde hareket eden,birbirleriyle her
bakımdan eşit kadın ve erkeklerden oluşan bir toplum yapısı hedeflenmiştir. Bu bağlamda
spor olgusu da,bu toplumsal değişimlere koşut olarak kendi içinde değişim göstermiştir. Genç
Türk Cumhriyeti’nin uluslaşma hedefine spor yoluyla da erişebileceği düşünülmüş, bu
bakımdan sporda kadına da yer verilmiştir.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: 2 Sayı: 2 |