Müfessirler Kur’ân âyetlerini muhkem ve müteşâbih olmak üzere iki kısımda değerlendirmektedir. Buna göre, tek anlama gelmesi sebebiyle anlamı açık ve kolayca anlaşılanlara muhkem, birden çok manaya ihtimali bulunan kelime ve kavramları içinde barındıranlara da müteşâbih âyetler denmektedir. Bu durum, muhatabın bilgi seviyesine göre bazen lafız, bazen mana, bazen de her ikisini kapsayacak şekilde işkale yol açmaktadır. Genel olarak muhatap tarafından gerek lafız gerekse de mana kaynaklı olsun anlama güçlüğü çekilen âyetleri konu alan ve bunları belirli esaslar çerçevesinde açıklayan Müşkilü’l-Kur’ân ilmi, işkale yol açan nedenlerden hareketle bu tür âyetlerin nasıl anlaşılması gerektiğine dair çözümlemeler yapmakta ve böylece okuyanın zihninde oluşan tearuz vehmi giderilmeye çalışılmaktadır. Kur’ân âyetleri arasındaki anlam bütünlüğünü kavrayabilmek için öncelikle onun yapısal inceliklerini, dil ve maksat bakımından ifade biçimlerini derinlikli araştırıp öğrenmek gerekir. Aksi halde muhataptan kaynaklanan bilgi eksikliği sebebiyle, onda birbiri ile tearuz eden çelişik ifadelerin yer aldığı vehmine kapılmak olası bir durumdur. Kur’ân âyetleri lafız, anlam ve hedefleri yönüyle muazzam bir iç bütünlüğe sahip ilahi bir kelam olduğundan, muhatabın anlama güçlüğü çekme ihtimalinin bulunduğu işkal durumlarını açıklamaya dönük, müfessirler büyük bir çaba sarf etmişler ve bu tür âyetler arasını telif eden açıklamalar yapmışlardır. Bu çalışmada işkale konu olan âyetlerde zahiren görülen ihtilafın nasıl telif edildiğine dair bir örnek inceleme yapılmaktadır. Kur’ân’ın birçok yerinde tekrarlanan müminlerin cennete, kafir ve zalimlerin cehenneme gireceği hususu ile Meryem sûresi 71. âyette lafzen insanların tamamının cehenneme uğrayacağı ifadesi arasında zahiren bir tearuz durumunun olduğu görülmektedir. Buradaki muhatabın kim olduğu meselesinden hareket eden müfessirlerin, anlam yönüyle âyetlerin arasını telif amacıyla yaptıkları yorumların genel olarak şu noktalarda yoğunlaştığı görülmektedir. Öncelikle, âyeti öncesi ile birlikte değerlendirenler, konu bütünlüğü yönünden muhatabın inkârcılar olduğunu söylemekte ve buna göre âyet sadece bütün kâfirlerin istisnasız cehenneme gireceği anlamına gelmektedir. Müfessirlerin çoğunluğu ise âyeti konu başlangıcı kabul ederek muhatabın bütün insanlar olduğunu ileri sürmekte, ancak bunun nasıl olacağı hususunda farklı düşünmektedirler. Buna göre âyette yer alan vurûddan kastın bizzat cehenneme girme olduğunu kabul edenler, bununla müminlerin azaba maruz kalmaksızın oradan çıkarılmasının murat edildiğini söylemektedirler. Vurûda cehenneme uğrama veya içine bizzat girmeksizin üzerine kurulan bir köprüden geçip gitme anlamını tercih edenler ise müminlerin bu şekilde cehennemle karşılaşmış olacaklarını düşünmektedirler. Ayrıca âyeti cehennemi görme, onun etrafında diz çökmüş vaziyette toplanma, kıyameti yaşama şeklinde yorumlayanlar da bulunmaktadır. Bu yaklaşımların dışında, âyete konu olan meselenin ahirette değil de dünyada vuku bulacağını düşünen müfessirler vardır ve onlara göre burada, müminlerin dünyada humma hastalığına yakalanarak yaşadıklarına karşılık, kendileri için bunun ateşten bir pay sayılması kastedilmektedir. Yine bu konuda yapılan farklı bir yorum daha vardır ki o da insanın doğası gereği her ferdin yaptıklarıyla potansiyel olarak cennete veya cehenneme girebileceği şeklindedir. Neticede bu araştırma, âyetleri anlam bakımından telif etme yönüyle yapılan açıklamaları tahlil etmekte ve Kur’ân âyetleri arasında var olan anlam bütünlüğüne ulaşmada tespit edilen usule somut bir örnek üzerinden katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 2 Sayı: 1 |