Normlar ve idari yapılara bağlı oluşmuş, geliştirilmekte ve dönüştürülmekte olan biçimlerin, özellikle de yapılı çevrenin insan doğası, hakları ve güvenliğine uygunluğunun sorgulanmasında, özgürlük idealinin gündemde tutulmasının önemli rolü bulunur. Kavramsal olarak, özgürlük anlayışı ve baskıya mutlak karşıtlığı kapsayan düşünce akışı, anarşist felsefe ile ele alınmıştır. Anarşist yazında özgürlükçü tutumların öne çıktığı kimi dönemler ve mekanlar, simgeleşmelerine rağmen anarşik olarak nitelendirilmemiştir. Anarşist olarak nitelendirilen tutumları mekânsal tanımlamalarla buluşturan özgürlük kavramı, insan-çevre mekan ilişkilerinde, çoğunlukla, baskı ve gerilim oluşturan olgular ile gündeme gelmektedir. Süregelen mekânsal tutumlarda özgürlüğün öne çıktığı eğilim ve hareketler ise, mekanı üreten ve kullananların yaşam ve özgürlük kavrayışları ölçüsünde, bulundukları mekan ve zamanın kalıplarını olduğu kadar kısıtlayıcı ve statükocu kalıpları aşma biçiminde açığa çıkabilmektedir. Bu bağlamda farklı dönem ve kültürlere özgü mekânsal gelişmelerdeki tutumları çakıştırmak, özgürlük gereksinimi ile gelişen tutumların insan-çevre-mekan ilişkilerinde nasıl etkiler bıraktığını açığa çıkarır ya da görünür kılar.
Keeping freedom as an ideal on agenda is essential for the interrogation of norms and forms that have been constituted, generated and cultivated with relevance to the convenience of man-made environment to human nature, rights and security. Regarding this ideal, the current of thought, conceptualy comprising freedom as absolute rejection of repression and dominion has been developed within the anarchist philosophy. The attitudes that are characterised as anarchist and spatial definitions coincide through freedom as a term, then come into question along with repressive facts concerning human-environment-place relations. In spatial develeopments, prevalent tendencies and movements are emerged and spreaded with extent of determinations of those that produce and use the places in this context; and are revealed over manners that exceed the status quo patterns repressing time and place. In this context, cross-cultural evaluations on human-environment-place relations released from place-time limitations would potentially reveal and highlight brandnew relations concerning diverse attitudes on spatial developments through need for freedom.
Diğer ID | JA39TB72SE |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 12 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 |