Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, kadim medeniyetlerin kavşak noktasında yer alan ve bu nedenle farklı dil ve inancın bir arada yaşadığı çok kültürlü bir mozaiktir. Osmanlı Devleti, farklılıkları bir arada yaşatmayı ve uzlaşıyı devletin bekası açısından önemli bir ilke haline getirerek uzun yıllar bu bölgeyi yönetmiştir. Bölgedeki beylikler, aşiretler ve tarikatlar mahalli boyutta idarî ve dinî otorite olarak toplumun kültür, inanç ve değerleriyle yaşamasında önemli roller üstlenmişlerdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti, özellikle 19. Yüzyılın ilk çeyreğinden sonra bölgede yayılan Nakşibendî-Hâlidî şeyhleri ile karşılıklı yakın bir iletişim içerisinde olmuştur. Bölgedeki beyliklerin 1845 yılından itibaren kaldırılmasıyla tarikatların ve şeyhlerin fonksiyonu daha da artmıştır. Özellikle 1860’lı yıllardan itibaren otoritesini artıran Hâlidî şeyhler nedeniyle, sosyal hayatta sivil bir yönetim tarzı olarak Halidîlik Dönemi diye isimlendirilen bir süreçten bahsedilebilir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte medrese ve tekkelerin kapatılması gibi dini konularda gerçekleşen köklü değişiklikler, öncelikle bölgenin sosyolojisini ve köklü iç dinamiklerinde etkili olmuştur. Bu değişiklikler, devlet-din ilişkisi boyutunda başlamasına rağmen, bölgedeki algısı zaman içerisinde etnik boyuta evrilmek suretiyle günümüzde yaşanan bazı sorunların temelini teşkil eden tetikleyici bir fonksiyon icra etmiştir. Bu makalede, bölgedeki dergâh ve medreselerin özellikle Hâlidîlik döneminden sonraki devlet ve aşiret ile ilişkilerinin serencamı ve bunun sosyal yansımaları incelenecektir.
منطقة شرق وجنوب الاناضول إنها فسيفساء متعددة الثقافات تقع على مفترق طرق الحضارات القديمة، ولذالك تعيش لغات ومعتقدات مختلفة معا.
حكمت الدولة العثمانية هذه المنطقة لسنوات عديدة بجعل الخلافات والمصالحة مبدأ مهما لبقاء الدولة. لعبت الإمارات والقبائل والطرق الصوفية في المنطقة ادوارا مهمة في حياة المجتمع بثقافتهم ومعتقاداتهم وقيمهم كسلطات إدارية ودينية محلية. لهاذا السبب، كانت الدولة العثمانية على اتصال متبادل وثيق مع شيوخ النقشبندية الخالدية الذين انتشروا في المنطقة خاصة بعد الربع الأول من القرن التاسع عشر مع إلغاء الإمارات في المنطقة منذ عام 1845، ازدادت وظائف الطرق الصوفية والشيوخ. خاصة بسبب شيوخ الخالدية الذين عززوا سلطتهم منذ ستينيات القرن التاسع عشر، يمكن ذكر عملية تسمى فترة خالدية كأسلوب ادارة مدني في الحيات الاجتماعية.
مع إعلان الجمهورية، أثرت التغييرات الجذرية في القضايا الدينية مثل إغلاق المدارس ومحافل الدراويش في المقام الأول على علم الاجتماع والديناماكيات الداخلية العميقة الجذور في المنطقة. عل الرغم من أن هذه التغييرات بدأت في بعد العلاقة بين الدولة والدين، إلا أن التصور في المنطقة قد تطور إلى بعد عرقي بمرور الوقت، وأدى وظيفة تحفيز تشكل اساسا لبعض المشكلات التي نعيشها اليوم
في هذا المقال، سنحاول مناقشة العلاقات بين محافل الدراويش والمدارس الدينية في المنطقة مع الدولة والقبيلة خاصة بعد العصر الخالدي وانعكاساتها الاجتماعية.
The Eastern and Southeastern Anatolia Region is a multicultural mosaic located at the crossroads of ancient civilizations and therefore where different languages and beliefs live together. The Ottoman Empire ruled this region for centuries by making the differences living together and reconciliation an important principle for the survival of the state. The principalities, tribes and sects in the region played important roles in the life of the society with their culture, beliefs and values as local administrative and religious authorities. For this reason, the Ottoman Empire was in close mutual communication with the Nakşibendî-Hâlidî sheikhs who spread in the region especially after the first quarter of the 19th century. With the abolition of the principalities in the region since 1845, the functions of sects/tariqas and sheikhs have increased. Especially, because of the Halidî sheikhs who have increased their authority since the 1860s, a process called the Halidî Period can be mentioned as a civil management style in social life. With the proclamation of the Republic, radical changes in religious issues such as the closure of madrasahs and dervish lodges have primarily affected the sociology and deep-rooted internal dynamics of the region. Although these changes started in the dimension of the state-religion relationship, the perception in the region has evolved into an ethnic dimension over time, and have performed a triggering function that forms the basis of some problems experienced today. In this article, the results of relations between dervish lodges and madrasahs in the region with the state and tribes especially after the Hâlidî period and their social reflections will be examined.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 15 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 21 Sayı: 41 |
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.