Mâhir Hoca’nın her mevzû’da – “inşâ” kāidelerine bağlı olarak– ne kadar fazla ve sür’atli yazdığını, yakınında olanlar bilir. Çok beğendiği ve hattâ Edebiyat Fakültesi’ndeyken me’zûniyet tezi olarak seçdiği Adanalı Hayret Hoca’nın (1848-1913) şu neşîdesi, sanki onun yazış tarzını canlandırmaktadır:
Ey hâme! Niçün durursun öyle?
Buldum sana bir vesîle, söyle…
Haydi, kırtâsa eyle vaz’-ı cebîn
De, sücûdunda: Rabbenâ âmin
(Ey kalem! Niçin öyle duruyorsun? Konuşman için sana bir vesîle buldum. Haydi, kâğıda alnını koy da, bu secde ânında de ki: Allâhım! Kabûl eyle).
Herhangi bir gazetede okuduğu makāle, yâhud kendisine anlatılan bir hâdise, Mâhir Hoca’nın kalemi eline alması için kâfi bir sebeb olur. Üzerine yazılmak için bekleyen kâğıd, zâten emre âmâdedir. Kalemin ucu kâğıda değdikten sonra tutabilene aşk olsun! Konunun genişliğine göre kâğıd tabakalarının adedi artar ve hıtâme erer. Sanki daha önceden yazılacaklar mahfûzâtına işlenmiş ve vakt-i merhûnu geldiği için o anda kâğıda dökülmüştür. Zamân ise, zemîndeki satırların hızından şaşkına dönmüştür! Bu mektubların müsveddesi yoktur, asıl olarak yazılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 29 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 24 Sayı: 47 |
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.