Türk-İslâm âlemi, anılacak, çok aranacak bir büyüğünü, bir samimi dava erini daha kaybetmiş bulunuyor. Mâhir İz Hoca, sıcaklığı, muhabbeti hâlâ boynumuzda kalan bir kol gibi, usul usul, uzun sürede çözüldü, düştü, toprağa verildi.
Ne kadar çok seveni vardı; çünkü o ne kadar çok insan severdi. Millet-devlet, din nâmına en ufak bir meziyyetiniz, gayretiniz mi var, onun gözünde devdiniz. Sizi sanki Peygamber-i zî-şan, nizâm-ı âleme memur etmişti. Öylesine gönülden büyültüş ile sever, teşvik ederdi.
İnanmış, vatansever adam ferâgatinin kâmil numûnesi idi. Tutmaya gücü yetiyorsa eğer, elinden tutmadığı genç, yaşlı değerler yok gibiydi. Gözünün bakışına vururdu sevgisi, mektuplarında, yazılarında satırlara sinerdi...
Osmanlı Türklüğünün efendiliği, levend endâmı, gür sesi, imânı, azmi ve tevâzuu Mâhir Hoca’da şekillenmiş, canlanmış, aramıza salınmış idi. Sohbeti nutuk olurdu, nutku sohbet. İçerden konuşurdu; içersinde cevherler keşfeder, onları bulur, dinleyenlere cömertçe sunardı.
Onun yanında kuvvetimiz artar, iltifatına mahcubiyetten dilimiz tutulurdu. Aramızda bir tarih, bir hatıralar kaynağı, memleketin geçirdiği “tezebzüb”lerden bir içi buruk adam yaşardı, bilirdik. Ama o büyük ve temiz dünyasını sürdürür, bizlerde yaşatmak isterdi. Hakkıyle mürebbî, gerçekten hoca, öğretmendi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Derlemeler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 29 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 24 Sayı: 47 |
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.