Hadislerde din, samimiyet olarak ifade edilmiştir. Bu, esasında dinin ihlas ve samimiyet olmaksızın düşünülemiyeceği anlamını taşır. Onun için Kur’ân-ı Kerim’e ve hadis-i şeriflere bakıldığı zaman ihlasın şirkten uzak doğru bir inanç ve riyâdan korunmuş samimi bir kulluğa karşılık geldiği görülmektedir. Dinin bâtınî yahut derûnî boyutu diye ifade ettiğimiz tasavvufun teşekkül döneminde sûfîler, ihlası genel kabulün yanısıra kendi doktrinleri çerçevesinde yeniden yorumlamaya çalışmışlardır. Bu bakımdan ilk dönem sûfîleri açısından bakıldığında ihlas, hem tasavvufî terbiye açısından bir yöntem, hem de melâmî düşüncenin teşekkülünde bir tesir oluşturmaktadır. Ayrıca ihlas, diğer tasavvufî kavramlarla da bağlantılı bir şekilde ele alınmaktadır. Makalede bu hususlara değinilmiş ve tasavvufun teşekkül döneminde sûfîlerin ihlas kavramına yükledikleri anlamlar üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, İhlas, Melâmet, Riya, Takva, Uzlet, Sıdk, Fena
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ekim 2022 |
Gönderilme Tarihi | 13 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 25 Sayı: 50 |
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.