Each sub-discipline of Islamic studies is directly or indirectly related to one another. It is not possible to talk about a discipline based on the continuation of revelation during the time of Prophet Muhammad (pbuh). Islamic studies, which started to emerge in second century after Hijrah, developed their own basic principles over time. Sufism is one of these sub-disciplines and has faced some difficulties in its development. As Sufism is mainly a practice-oriented branch of Islamic studies, some of the early Sufis have tended to follow certain practices that are difficult to explain from a conventional perspective and therefore subjected to criticism in terms of principles of faith. As a response to this, some of the Sufis have written specific treatises of aqā’id to prove that the Sufi creed was in line with the Qur'an and the Sunnah. In order to get a deeper insight over this issue, the present study seeks to examine opinions of two important figures in the history Sufism, namely Kalābāzī and Suhrawardī by focusing on their studies of al-Taʻarruf and I‘lam al-hudā wa akīda arbāb al-tukā.
İslamî ilimler bir bütünün parçaları gibidir. Her biri bir diğeriyle doğrudan veya dolaylı olarak irtibatlıdır. Hz. Muhammed (s.a.)’in peygamberliği süresince vahyin devam etmesine bağlı olarak teşekkül etmiş bir ilimden söz etmek mümkün değildir. Hicri II. asırdan itibaren oluşmaya başlayan İslamî ilimler, zamanla temel esaslarını oluşturmuşlardır. Böylelikle her ilim, dinin bir boyutunu temsil etmiştir. Tasavvuf ilmi, dinin bâtınî/manevî tarafıyla ilgilenirken inançla ilgili meseleler daha çok kelam ilminin sahasına girmiştir. Tasavvuf, amelî yönü baskın bir müessese ve ilim oluşu sebebiyle ilk dönemden itibaren bazı sûfîler, itikadî açıdan izahı zor birtakım haller yaşamışlar; içlerinden bazılarının bu hallerini dışa vurması sebebiyle de zaman zaman itikadî açıdan birtakım eleştirilere maruz kalmışlardır. Bu durum karşısında sufîlerden bir kısmı bazı eserlerinde kendi itikadlarını izah maksadıyla dinin inanç esaslarına işaret ettikleri gibi, müstakil akaid risâleleri de kaleme almışlardır. Bununla sûfî itikadının Kur’an ve sünnet çizgisinde olduğunu ispat etmeye çalışmışlardır. Bu çalışmada tasavvuf tarihinin önemli isimleri olarak kabul gören Kelâbâzî ve Sühreverdî’nin et-taʻarruf ile İ’lamü’l-hüdâ ve akîdetü erbâbi’t-tükâ eserleri bağlamında ele aldıkları itikadî konular mukayese edilecektir. Aralarında geçen yaklaşık iki buçuk asırlık sürede sûfîlerin itikadî konulara yaklaşımı ve meseleleri ele alışı değerlendirilecek, böylelikle tarihi süreçte sûfî itikadı ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2023 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 26 Sayı: 51 |
Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.