It would not be an overstatement to see the twentieth century as one of the most dynamic periods in the history of humankind thanks to the revolutions, the two world wars, the technological
advances, and the other radical changes affecting almost every aspect of human life that the century saw. As far as the aesthetic movements of the twentieth century are concerned, one can take this statement even one step further, and regard this epoch as the most vigorous period of the history of art due to the mutinous features of the innovative genres that emerged in this century which posed serious challenges to the established theories and perceptions of the preceding ages. Indeed, a brief glance at the aesthetic movements of the twentieth century either from the vantage point of literary works or from the perspective of visual arts supports such an argument: The literary pieces introduced by a group of authors (such as James Joyce, Virginia Woolf, Marcel Proust) who today are recognized as the key figures of modernism, and the theatrical changes comprising new methods of staging (e.g. the theories of Adolphe Appia, Vsevolod Meyerhold, Edward Gordon Craig, Antonin Artaud) have all contributed in one way or another to the constitution and formation of the contemporary understanding of the very word art. What made all these artistic movements quite influential was their specific characteristics which were pleading for various interpretations of different critical approaches, therefore triggering the research that would shed light on them.
Özet:
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olarak nitelendirilen Franz Kafka'nın yapıtları, tiyatro sanatı açısından fazlasıyla dikkat çekici unsurlar içermektedir. Tiyatro sanatı bağlamında önemli gelişmelere sahne olmuş bir dönem olan yirminci yüzyıl boyunca Kafka'nın eserlerinden yapılan uyarlamalar bu iddiayı destekler niteliktedir. Kafka'nın roman ve hikâyelerinden yapılan uyarlamaların yanında, yazarın yarattığı kurgusal dünyanın, hatırı sayılır sayıda uyumsuz tiyatro oyununda tezahür etmesiyse, yazarın eserlerindeki öğelerin, tiyatro kuramları açısından verimli bir araştırma alanı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Kafka ve onun eserlerinde betimlediği dünya, tiyatronun gerek uygulama gerekse kuramsal alanı için son derece önemli bir kaynak teşkil etmektedir.
Bu durumun doğal bir getirisi olarak, Kafka üzerine yapılan incelemelerin çoğu, yazarın roman ve hikâyeleri üzerindeki teatral unsurlar üzerine odaklanmıştır. Bununla birlikte Kafka'nın ardında, kendisinin bir oyun yazarı olarak da değerlendirilmesine imkân veren, tamamlanmamış bir tiyatro oyunu bırakmış olması dikkate değer fakat çoğunlukla göz ardı edilmiş bir husustur. Kafka'nın 1916 yılının sonlarında yazdığı “Mezar Bekçisi” adlı tamamlanmamış oyunu, yazarın tiyatroyla olan yakın ilgisini ortaya koymaktadır. Kafka'nın 1917 yılında yazmış olduğu “Avcı Gracchus” adlı kısa hikâyesinin, bu oyunla koşut özellikler taşımasıysa, bahsi geçen eserlerin bir arada okunabilmesine olanak tanımaktadır.
Söz konusu varsayımsal olanağı çıkış noktası olarak alan bu makalenin temel hedeflerinden biri, Franz Kafka'nın “Mezar Bekçisi” ve “Avcı Gracchus” adlı eserlerine yönelik dramaturjik bir yaklaşım getirmektir. “Mezar Bekçisi” ve “Avcı Gracchus”'un dramaturjik çözümlemelerini sunan makale, daha sonra, bahsi geçen eserlerin birlikte okunmak suretiyle sahneye taşınabileceği fikrini tartışmaya açmaktadır. Bu bağlamda çalışma, yazılacak bir ara oyunun, “Mezar Bekçisi” ve “Avcı Gracchus”'un bütünlüklü bir şekilde sahnelenebilmesine katkı sağlayacağını göstermeye çalışmaktadır. Ayrıca makale, Richard Wagner'in “bütüncül tiyatro” kavramıyla, Adolphe Appia'nın görüşlerinin, “Mezar Bekçisi” ve “Avcı Gracchus”'un sahnelenmesi aşamasında faydalanılabilecek önemli referans noktaları olduklarını göstermeye çalışmaktadır. Makalenin bir başka amacıysa, “Mezar Bekçisi” ve “Avcı Gracchus” arasında köprü kurabilmesi amacıyla yazılan ara oyun ışığında, yirminci yüzyıl tiyatro kuramlarını şekillendirmiş olan Wagner ve Appia'nın sahneleme anlayışlarından, yirmi birinci yüzyılda, tiyatronun uygulama alanında nasıl yararlanılabileceğini ortaya koymaktır.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Sayı: 15 |