Öz
“insan, her şeyin ölçüsüdür” Protagaros.
“İnsan, her şeyin ölçüsüdür” Sokrates
Ancak sorun Ä¢udur: “böyle bir an”, “böyle bir durum” diye bahsedilen Ä¢eyler nelerdir? Hangi toplumsal dinamikler „mitos‟tan „logos‟a geçiÄ¢ olarak adlandırılabilecek olguyu yani aydınlanmayı ortaya çıkarmıÄ¢tır? Tüm bunlar durup dururken, kendiliğinden ve insanlar öyle istediği için mi gerçekleÄ¢miÄ¢tir?
Hangi kültür basamağında bulunursa bulunsun, her toplumun, bir yandan birtakım dini tasarımları, efsaneleri -mitosları- öbür yandan da birtakım bilgileri -logosları- vardır. Bu mitoslar, kolektif hayal gücünden doğmadırlar; gelenekle kuÄ¢aktan kuÄ¢ağa geçerler, bunların köklerinin Tanrı‟da olduğu kabul edilir, onun için bunlara oldukları gibi inanılır. Sözü geçen bilgiler ise, tek tek kiÄ¢ilerin veya kuÄ¢akların görgülerinden, pratik amaçlar bakımından doğa üzerinde durup düÄ¢ünmelerinden meydana gelmiÄ¢tir. Ä¡imdi sözü geçen mitoslarda: “Bu evren nereden gelip nereye gidiyor?” “Bu dünyada insanın yeri ve yazgısı nedir?” sorularına bir cevap vardır. Bu cevaplar da oldukları gibi benimsenirler, bunlara hiçbir kuÄ¢ku duymadan inanılır, bunlar yalnız inanç konusudurlar. Ancak, bir yerde ve bir zamanda öyle bir an gelir ki, bu yanıtlar insanı artık kandıramaz olurlar. Ä nsan, son sorular üzerinde artık kendisi de düÄ¢ünmeye baÄ¢lar; din ile geleneğin verdiği yanıtlarla yetinmeyip bilmek anlamak istediğine kendi aklı ile, kendi görgüleriyle ulaÄ¢maya çalıÄ¢ır. Ä Ä¢te o zaman, insanın kendi bulduklarıyla dinin, geleneğin sunduğu tasarım arasında bir çatıÄ¢ma baÄ¢lar. Pratik bilgiler bakımından da durum böyledir: Burada da öyle bir an gelir ki, insan, aklını ve görgülerini, yalnız varlığını ayakta tutmak için gerekli pratik-teknik bilgiler edinmek yolunda kullanmakla yetinmez olur; yalnız bilmek için de bilmek ister, böylece de praxis‟in üstünde theoria‟ya yükselir, dolayısıyla bilime varır. Dini tasarımlardan, söylencelerden, efsanelerden kopuÄ¢; bilime, bilgiye yöneliÄ¢ ancak aydınlanma terimiyle gerçek anlamını bulabilir. Ä sa‟dan önce 6. yüzyılda Yunan kültürü, gerçekten de, böyle bir durumu yaÄ¢amıÄ¢tır.