İskenderun Neojen havzasına ait olan bu etüd bölgedeki çalışmaların kısa bir tarihçesini verdikten sonra sahada 1300 metre kadar deniz Mioseni ve 1200 metre kadar da Karasal Pliosenin mevcudiyeti zikredilmektedir. Miosen sedimanlarının çöken bir havza içine kenarlarında kumtaşları ve basenin ortasına doğru kil ve kumtaşı ile nihayet marnlı olarak teressüp ettiklerine işaret edilmektedir. Kenarlarda görülen kumtaşlarının hazne taşı ve ortadaki marnların ana taşı vazifesini görebilecekleri ve kumtaşları basenin ortasına doğru incelip kaybolmadıkları takdirde teraküm kabil olacağını söylemiştir. Havzanın serpantinleşmiş ofiolit sahalariyle çevrildiği ve bunların üzerinde görülen kalkerlerin bir Lithotamniüm ve Mercan resifi olduğu ve bunların Miosenin kaidesini teşkil etmiyerek basenin ortalarında teşekkül eden bütün sedimanlara tekabül ettiği ileri sürülmektedir. Ofiolitlerle bahsedilen resifli kalkerin temas satıhları normal olarak görülen yerlerde resifli kalkerin içinde serpantin çakılları müşahede edilmiştir. Bu resif kalkerleri düz bir satıh üzerinde değil ivicaclı bir transgresiyon sathı üzerinde teşekül ederken basenin diğer taraflarında milli kumtaşları ve marnlar hemen inkıtasız bir surette çökmekte olan basenin içinde teressüp etmişlerdir.
Miosen sedimantasyonu sonunda altere marnlar ve killer üzerinde görulen bir itikal sathı üstünde Karasal Pliosen teressüpleri gelmektedir. Her nekadar bu sahraların yaşı fosillerle tesbit edilememiş ise de yeni bir sedimantasyon devri başladığı aşikardır. Pliosen sedimanlarının oldukça büyük bir kalınlık göstermesi deniz çekildikten sonra basende bir miktar çökmenin vaki olduğuna işaret etmektedir.
Pliosen konglomeralar ve milli kumlardan mürekkep olarak tipik bir sel vadisi teressübüdür. Konglomeralarda ofiolitik unsurlar görülür. Serinin üstünde bir kaliş zonu müşahede edilir.
Pliosen ve ekseriya Miosen tabakalarını genç mil, kumtaşı., konglomera ve kalişden mürekkep sel vadisi teressüpleri örter. Bazı yerlerde bu genç sahralar bile meyilli olmaları tektonik hareketlerin son zamanlara kadar faal olduğunu göstermektedir.
Miosenin başlangıcından itibaren basenin etrafında mavimsi marnlar ve kumtaşları teressüp ederken sahil yakınlarında da Lithothamnium resifleri transgresiyonla beraber gittikşe sahile yaklaşarak teressüp etmekte idi. Nihayet basenin çökmesi sona ererek şurada burada gölcükler hasıl oldu ve marnlı jipslerle masiv jips tabakaları teşekkül etmeğe başladı. Çökmedeki bu tevakkuf sahayı çevreliyen ofiolitik sahraların yükselmesinin daha evvel başlamış olduğuna ve yükselme Pliosen iptidalarında âzami hadde vardığına işaret etmektedir.
Çengen 1 ve 2 numaralı kuyularda rastlanan mikrofosillerin etüdünden bunların tipik Miosen mikrofonası oldukları ve Miosenin altından üstüne kadar devam ettikleri görülür. Basenimizde Oligosene veya daha eski bir devre ait fosil bulunmamıştır. Pelajik mikrofonanın detaylı etüdü bunların topluluklar halinde bir müşir rolü oynamalarına imkân verebilir. Rastlanan mikrofonanın kısa bir incelenmesi neticesi olarak bunların Mısır, Cezayir ve Fas'da görülen mikrofonaya müşabih olduğunu göstermektedir.
Petrol emareleri Çengen köyünde Miosen kumları içinde gaz emaresi de Ekver köyü civarında Yanartaş mevkiinde Serpantin içinde görülür. Ayrıca Çengen 1 kuyusunda da Miosen içinde bariz gaz tezahürüne rastlanmıştır.
Maden Tetkik Arama Entitüsü
This is a study of the sedimentary and facies conditions in the Neogene of the southern part of the Iskenderun basin. The continous downwarping of this basin during neogene times resulted in the accumulation of marine sediments of miocene age up to a thickness of 1300 meters and of continental sediments of probable pliocene age up to a thickness over 1200 meters. It is possible that the deep neritic sediments of miocene age, towards the centre of the basin, in the form of blue marls or marly claystone hame constituted a source-rock for petroleum, whereas a part of the sandy banks in the shallow neritic facies towards the border of the basin may have constituted a reasonably good reservoir - rock. So it seems possible that there exists petroleum-accumulation in these sandy parts if favorable structures can be discovered. The presence of petroleum in the miocene rocks is proven by the petroleum seepages near the village of Çengen aind by the gas-seepages near Yanantaş. It is however probable that these sandstones and sands wedge out too rapidly towards the centre of the basin, so that it will be impossible to find any sufficiently porous rocks in the parts of the basin where we might expect some favorable structures although it is possible that the sandy beds in the upper parts of the miocene, wedge out somewhat farther from the basin-border than the lower miocene sandstones. It must be excluded to expect any accumulation in the reef-limestone of the Miocene, because those limestones are only to be found on the border of the basin, where they constitute a fringing eerf.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Genel Jeoloji, Mineraloji-Petrografi, Yer Bilimleri ve Jeoloji Mühendisliği (Diğer), Fiziksel Coğrafya ve Çevre Jeolojisi, Limnoloji, Paleontoloji |
Bölüm | Makaleler - Articles |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 1952 |
Gönderilme Tarihi | 1 Kasım 1951 |
Kabul Tarihi | 1 Ocak 1952 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1952 Cilt: 3 Sayı: 2 |
Yazım Kuralları / Instructions for Authors / http://www.jmo.org.tr/yayinlar/tjb_yazim_kurallari.php
Etik Bildirimi ve Telif Hakkı Devir Formu / Ethical Statement and Copyrighy Form / https://www.jmo.org.tr/yayinlar/tjb_telif_etik_formlar.php