M.Ö. 9. yüzyılda Uruatri ve Nairi
konfederasyonlarının birleşmesi ile Van Gölü’nün doğu kıyısında merkezî Urartu
Krallığı ortaya çıkmıştır. M.Ö. 8. yüzyılın başlarından itibaren bu devlet
hızlı bir yükseliş göstererek sınırlarını; kuzeyde Transkafkasya, batıda
Malatya, güneyde Toros Dağları, doğuda ise Kuzeybatı İran içlerine kadar
genişletmiştir. Urartu Krallığı’nın gelişimine paralel olarak siyasi, sosyal,
ekonomik, askerî yapısında ilerlemeler olmuştur. Tüm bunlarla birlikte
Urartularda üstün bir el işçiliği, özgün bir sanatsal yapı ve son derece ince
bir takı zevki ortaya çıkmıştır. Bunların ortaya çıkmasında, Doğu Anadolu’nun maden
zenginliğinin Urartular tarafından bilinmesi ve etkin bir şekilde işletilmesi
önemli bir etken olmuştur. Urartular bu madenleri işleyerek, silah, günlük
kullanım eşyaları ve süs eşyaları yapmışlardır. Madenleri kullanarak takı
yapımında ustalaşan Urartular döneminden kalan çok sayıdaki kuyumculuk eseri,
bugün ülkemizde ve yurtdışında özel koleksiyonlarda veya müzelerde
bulunmaktadır. Bu eserler, Urartu Krallığı’nın sanatta ve kuyumculukta ulaştığı
seviyeyi ve kendilerine has üslubu yansıtır niteliktedir. Özellikle bilezikler,
o dönemde kutsal sayılan hayvanların başları ve fantastik yaratıklar biçiminde
süslenmiştir. Altın, gümüş, tunç ve kurşundan yapılan küpeler ise Urartu halkının
hem kadınları hem de erkekleri tarafından yaygın biçimde kullanılmıştır. Büyük
bir kısmı Urartu dönemi mezarlarından elde edilen takılar, o dönemde süslenme,
büyü, kötülüklerden korunma, statü göstergesi olarak ve ayrıca öldükten sonra
kişinin sonsuza kadar korunacağına inanılarak yaygın bir biçimde kullanılmıştır.
Urartu döneminden kalan ve Erzincan Müzesinde bulunan bilezik ve küpelerden oluşan
takılar, bunların güzel birer örneği niteliğindedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Temmuz 2015 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 5 Sayı: 10 |