The concept of right is as old as human history. It has been recorded in the holy books of monotheistic religions that the first fight in human history, among the children of Adam (pbuh), sprouted around the concept of right. It can be said that this concept, which seems difficult to define, has emerged not only for the individual himself but also appears at many stages of social life and often constitutes the anchor point for individuals to reach their goals. Not only individuals but also societies are focusing on solutions around the concept of rights in order to reach a conclusion that is satisfactory for all parties. In contrast to this worldview where the concept of right is uphold, there is a second worldview that upholds the concept of power and puts the civilisations it has under control into a confrontational mode. In this worldview the one with power has authority and views itself entitled to shape the laws that govern social life. Throughout history we see that these two worldviews followed each other like day and night. Colonialism, which is considered a shame of history of humanity and brought with it the enslavement of millions of people, continues in different forms even though it is not accepted today. Neo-colonialism in the guise of imperialism is essentially nothing but the manifestation of a wrong understanding of right and power. This study focuses on the connection between colonialism and a wrong understanding of right and power.
Hak kavramı insanlık tarihi ile eşdeğer sayılacak bir geçmişe sahiptir. İlk insan Âdem’in (as) çocukları arasında vuku bulmuş kavganın hak kavramı etrafında filizlenmiş olduğu, tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarında ifadesini bulmuştur. Tanımlanması zor gibi görünen bu kavramın sadece insanın kendisi için değil, toplumsal hayatın da birçok safhasında ortaya çıktığı ve fertlerin sonuca ulaşmak hususunda dayanak noktasını teşkil ettiği söylenebilir. Yalnızca bireyler değil toplumlar da hak kavramı etrafında çözüm odaklı hareket etmekte ve karşılaşılan sorunları, tarafları memnun edecek şekilde neticelendirmektedirler. Uzlaşmacı bir karaktere sahip hakkı üstün tutan dünya görüşünün karşısında, kuvveti üstün tutan ve yerleşik olduğu medeniyetleri, doğası gereği çatışmacı hale büründüren ikinci bir görüşten de söz etmek gerekir. Buradaki anlayış sürekli çatışmacı bir anlayışı benimsediğinden, çatışmada üstün gelen sosyal hayatın kurallarını koyma yetkisini kendinde görmekte ve bütün toplumsal hayatı buna göre şekillendirmeye çalışmaktadır. Gece ile gündüzün birbirini takip etmeleri gibi bu iki anlayış tarih sahnesinde artarda gelmişlerdir. İnsanlık tarihinin ayıbı sayılan ve milyonlarca insanın köleleştirilmesini de beraberinde getiren sömürgecilik, günümüzde kabul görmese de farklı boyutlarda devam etmektedir. Emperyalizm kisvesine bürünmüş yeni-sömürgecilik de esas itibarı ile yanlış hak-kuvvet anlayışının tezahüründen başka bir şey değildir. Bu çalışmada yanlış hak ve güç anlayışının sömürgecilik ile irtibatı üzerinde durulmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Eylül 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2022 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ağustos 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 2 |