2010 yılı sonunda etkisini gösteren Arap Baharı ile milyonlarca Suriyeli için nihai hedef olarak görülen Batı Avrupa’ya yönelen göç ciddi bir tehdit algısı oluşturmuştur. Artan uluslararası göçün AB ülkelerinde liderlerin popülist söylemleriyle güvenlikleştirme konusu haline gelmesi ve bunun sonuncunda bir tehdit olarak algılanması yıllardır tartışılırken, 2021 yılında ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Afganların, AB’ye yönelik göçünün kamuoyunda dikkat çekici hale bürünmesi popülist söylemlerin ön plana çıkmasına yol açmıştır. AB ülkelerindeki göç politikaları, AB’nin temel normlarından uzaklaşırken ülkeler kendi göç politikaları ve söylemleriyle göç ve göçmen algısını şekillendirmeye başlamıştır. Örneğin Fransa’nın göç politikalarına bakıldığında, AB içerisinde göç konusuna en tedbirli yaklaşan ülkelerden biri olduğu görülmektedir. Arap Baharı’nın başladığı bölgelerden göç akınını engellemeye çalışırken, mevcut göçmen nüfusunu artırmak istememekte ve bunu da AB çatısı altında Frontex gibi kurumların güçlendirilmesiyle sağlamaya çalışmaktadır. Bu bakımdan, göçe ve göçmenliğe ilişkin popülist söylemin siyasete en çok yansıdığı ülke Fransa’dır. Bunun sonucunda da FN ve aşırı sağ hareketler siyasal olarak yükselmektedir. Bu çalışma kapsamında, Fransa özelinde AB liderlerinin aşırı sağcı ve popülist söylemleri ile göç akınını bir tehdit unsuru olarak güvenlikleştirilerek nasıl etkilediği irdelenmiştir. Göç karşıtlığı, aşırı sağ hareketlerin daha tercih edilebilir ve seçmen gözünde daha ılımlı görünmelerini mi sağlamaktadır? FN’in aşırı sağdan giderek merkeze yaklaşması ve popülist söylemin etkisi bu çalışmanın temel odak noktasıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Avrupa ve Bölge Çalışmaları, Uluslararası Göç |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Eylül 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ağustos 2024 |
Kabul Tarihi | 19 Eylül 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 2 |