Ortaçağ devletler hukukuna göre savaş veya sulh yoluyla bir devletin hâkimiyetini kabul eden hükümdar veya emîrler, klasik tâbiiyet (vasallık) şartlarını ve bu şartlardan doğan mükellefiyetleri yerine getirirlerdi. Avrupa, Uzak Doğu ve sair bölgelerde kurulmuş muhtelif devletlerde de mevcut olduğu görülen tâbiiyet hukukunun, Ortaçağ İslâm devletlerinde tezahür eden en önemli şart ve mükellefiyetleri, yıllık haraç vermek, metbû‘ hükümdar adına hutbe okutmak ve metbû‘ hükümdar asına sikke darp ettirmekti. Bunların dışında, metbû‘ hükümdar “sultan” unvanını taşırken, tâbi hükümdarın “melik” unvanını kullanması, metbû‘ hükümdarın sarayının kapısında günde beş nevbet çalınırken, tâbi hükümdarın üç nevbetle yetinmesi, metbû‘ hükümdar nezdinde hükümdar soyundan ve ekseriya tâbi hükümdarın oğullarından rehineler bulundurulması ve tâbi hükümdarın, her lüzum gösterdiği anda yardımcı kuvvetlerin başında metbû‘ hükümdarın hizmetine koşması gibi hususlar da klasik tabiiyet alâmetlerinden kabul edilmişti. Buna mukabil her tâbi hükümdar, metbû‘ hükümdarın menfaatlerini haleldar etmemek kayıt ve şartıyla iç ve dış işlerinde tamamıyla müstakil olup, üçüncü bir devletle harp veya sulh yapmakta, elçiler gönderip kabul etmekte serbest idi. Tâbiiyet hukukunun genel çerçevesi bu şekilde olmakla birlikte zaman zaman farklı uygulamalara da tesadüf edilmektedir. Bunun yanı sıra oldukça basit görünen metbû-tâbi ilişkileri, bazen oldukça karmaşık bir hale gelebilmiştir. Bu durumun yaşandığı devletlerden biri de Türkiye Selçuklu Devleti’dir. Bu dönemde çoğu zaman klasik tâbiiyet hukukunun cari olduğu görülse de gerek şekil gerekse mahiyet itibarıyla farklı uygulamalara da rastlanmaktadır.
Selçuklular Türkiye Selçukluları Tâbiiyet hukuku Metbû devlet Tâbi devlet Metbû-tâbi ilişkileri
According to the Medieval laws of states; obligations of being a vassal state and duties resulting from those obligations were carried out by kings, princes or emirs who submitted to the sovereignty of another state by way of war or peace. The vassalage law is seen to have existed in the states founded in Europe, the Far East and in the other regions and the most important obligations and requirements of the vassalage law seen in Medieval Islamic states were paying annual tribute, reading khutba in the name of the suzerain state, minting coins (sikka) in the name of the suzerain king. In addition to these, those had been accepted as the signs of being vassal: that the suzerain king bears the title “sultan” and the vassal king bears the title “malik”, that the suzerain king has five nawbats (the ceremony of military band as a sign of sovereignty) a day in front of his palace and the vassal king has three nawbats a day, that the suzerain king keeps someone descending from a king family and usually one of sons of the vassal king and that the vassal king runs -as a leader of the auxiliary troops- to the service of the suzerain king in any necessary time. However every vassal king was independent in his domestic and foreign relations on condition that he not spoil the interests of the suzerain king, the vassal king was free for fighting or making peace with another state, sending or accepting envoys. Though the general outline of the vassalage law was in that way, occasionally different practices were seen. Additionally, even if it is seemed very simple, sometimes suzerain-vassal relations could be very complicated. One of the states where this case could be seen was Seljuk Sultanate of Rum. During the age of that state, even if classical vassalage law usually was seen having been in effect, different practices can be seen in terms of nature and form.
Seljuks Seljuks of Rum Vassalage Law Suzerain State Vassal State Relations between Suzerain and Vassal States
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 81 Sayı: 290 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.