Osmanlı Devleti, Cezayir'in 1830'da Fransa tarafından istilâ edilmesi üzerine, Garb Ocaklarına karşı takip ettiği geleneksel politikayı değiştirmek zorunda kalmış, Tunus ve Trablusgarb Beyliklerini daha sıkı bağlarla merkeze raptetmek maksadı ile harekete geçmiştir. İstanbul, ilk aşama olarak Karamanlı Ailesi arasındaki savaş ve ahalinin anarşiden usanmasından yararlanarak, 1835 yılında gönderdiği bir filo ile duruma hâkim olmuş Trablusgarb'ı merkezden gönderilen valiler aracılığı ile idare edilen bir vilayet şekline sokmuştur. Osmanlı Devleti Karamanlı sülâlesini bertaraf ettikten sonra, devlet otoritesini vilayetin her tarafında geçerli kılmayı gaye edinmiştir. Bunu sağlamak için, Karamanlılann son dönemlerinden beri âdeta bağımsız hale gelmiş olan iki güçlü mahalli şeyhi yola getirmek gerekiyordu. Bunlardan Sirte ile Fizan arasına hâkim bulunan Evlad-ı Süleyman kabilesi Şeyhi Abdülcelil silah zoru ile yola getirilmiş; Cebel bölgesinin dişli hakimi Beni Nüveyr kabilesi reisi Şeyh Guma bin Halife ise Trabzon'da ikamete mecbur edilmek suretiyle, devletin otoritesi Gadames ve Murzuk'un ötesine kadar götürülmüştü.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Nisan 1982 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1982 Cilt: 46 Sayı: 182 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.