Evliya Çelebi, H. 1062 (= 1652) yılında yaptığı bir seyahatin hikayesini anlatırken "Der sitayiş-i Âsıtane-i Akyazılı" başlığı altında, Karadeniz kıyısında, Varna'nın kuzeyinde bir mevkide bulunan Akyazılı Sultan tekkesinden bahseder. İkinci Dünya harbine kadar Dobruca'nın Romanya'ya ait güney-doğu ucunda Karadeniz sahilinde bulunan Tekke mevkii, 1939-1945 harbi içinde Bulgaristan'a geçmiş ve 1945'den sonra da Bulgaristan sınırları içinde kalmıştır. Rumeli'de Türk fütuhatının güzel ve değerli bir eseri olan bu tekke binasını bazı sathî bilgiler, pek açık ve inandırıcı olmıyan kısa tasvirler ve birkaç fotoğraf sayesinde tanıyorduk. Rumeli'nin Türk olduğu devirde, canlı bir faaliyet merkezi olan bu muhteşem tekkenin, Türk sanatı tarihi bakımından çok büyük önemi hâiz olabileceğini tahmin ediyor, fakat bu hususda bizi aydınlatabilecek bir bilgi elde edemiyorduk. Akyazılı tekkesi, Osmanlı devri Türk sanatının klasik çağında inşa edildiğinden Türk tekke mimarisinin oldukça eski örneklerinden biri idi. Yapı olarak iyice tanınması muhakkak ki, Türk sanat tarihinin şimdiye kadar pek üzerinde durulmamış bir bahsine ışık tutacak idi. Güzel bir tesadüf, bu değerli eseri bizzat görmemizi mümkün kıldı. Osmanlı devri Türk tarihinin Rumeli fütuhatının, ve bilhassa tarikatlar tarihi ile tasavvuf sahalarında etraflı araştırmalar yapılmaksızın bu eserin tam bir tarihçesini derlemenin çok güç olacağını bilmekle beraber hiç değilse toplayabildiğimiz kadarı ile bu unutulmuş tarihi âbideyi hatırlatmağı uygun bulduk. Bu küçük araştırmamızın Akyazılı Sultan asıtanesini, şimdiye kadar olduğundan daha iyi ve etraflı surette tarihi ve mimari hüviyeti ile tanıtacağını umarım.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Ekim 1967 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1967 Cilt: 31 Sayı: 124 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.