13. yüzyılın başları hem Hristiyan hem de Müslüman zahitliğinde önemli bir dönüşümü ifade eder. Avrupa’da Fransisken ve Dominikenlerin, İslam dünyasında da Kalenderîlerin temsil ettiği bu yeni zahitlik hareketleri neredeyse eş zamanlı olarak, tespit edilmiş bir irtibatlandırma söz konusu olmaksızın, kendi geleneklerinden farklılaşarak ama pek çok nokta itibariyle de büyük benzerlik göstererek ortaya çıkmışlardı. Her şeyden önce her iki gelenek zahitliğin kitlesel bir boyut kazanmasında ve yaygınlaşmasında büyük rol oynamışlardı. Fransisken ve Dominikenler Hristiyan zahitliğini kendi öğretileri üzerinden kapalı, donuk ve kırsal kimliğiyle öne çıkan manastır kapsamından yeni gelişmekte olan kentlere taşımışlardı, buna karşılık Kalenderîler de henüz teşkilatlanma aşamasının başlangıcında olan İslam zahitliğini kendilerine has biçimiyle hem yeni ülkelere taşımada hem de kırsal kesime ulaştırmada önemli rol oynamışlardı. Fakat esas değişim onların temsil ettiği zahitlik prensiplerinde kendini gösteriyordu. En tipik, aynı zamanda en belirgin ortak yönlerini de oluşturan bu prensipler mutlak fakirlik ve dilenme üzerine kuruluydu. Buna seyahat ve vaaz pratiklerini de dahil etmek mümkündür. Koyu bir dünya yadsıyıcı eğilimle hareket eden bu zahitler, ağırlığı ve önceliği farklı olmakla birlikte, insana hizmet ideallerini de öncelikleri hâline getireceklerdi. Fransisken ve Dominikenlerde çok belirgin olarak Hz. İsa’nın ve havarilerinin yaşamını taklit etme düşüncesiyle insanlara İncil’i anlatmak, onları tanrı yoluna davet etmek ve insanların yararına işler yapmak onların en yaygın faaliyetleri hâline gelmişti. İslam dünyasının yeni zahitleri belki başlangıçta böyle bir eğilime sahip değillerdi ama zamanla onların öğretileri arasında da insana hizmet ideali önemli yer tutacak, bu kapsamda pek çok kamu yararına işlerin aktif figürleri hâline geleceklerdi.
The early 13th century marked an important transformation in both Christian and Muslim asceticism. These new ascetic movements, represented by the Franciscans and Dominicans in Europe and by the Qalandars in the Islamic World emerged almost synchronously differing from their own traditions but showing great similarity in many points without any determined connection. First of all, both traditions played a major role in spread and gaining a massive dimension of asceticism. Franciscans and Dominicans carried Christian asceticism from the narrow scope of monasteries, distinguished with their closed, dull and rural identity, to the newly developing cities through their own teachings. On the other hand, the Qalandars played an important role both in carrying the Islamic asceticism, which was at the beginning of the organizational phase, to both large and especially rural areas, in accordance with their teachings. But the main change was manifested itself in the principles of asceticism they represented. These principles which are the most typical and also the most obvious common aspect of them were based on absolute poverty and begging. It is also possible to include the practices of travelling and preaching into the list. These ascetics who acted with the world-denying tendency would also make the ideals of service to humanity their priority although its weight and priority were different. Franciscans and Dominicans attracted attention with their activities of preaching the Gospel, inviting people to the path of God and working for the benefit of people with the idea of imitating the life of Jesus and his apostles. Perhaps the new ascetics of the Islamic world did not have such a tendency at first, however, in time, the ideal of service to humanity would take place among their teachings, and they would become active figures in many public works.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Nisan 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 87 Sayı: 308 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.