Sığır vebası, en eski hayvan hastalıklarındandır. En çok, hassas türler olan sığır ve mandalara etki ettiği bilinir. Bulaşıcılığı ve ölüm oranı çok yüksek olan hastalık Anadolu coğrafyasında çağlar boyunca çok sayıda kırıma neden olduktan sonra ancak Cumhuriyet devrinde etkeni ile birlikte ortadan kaldırılabilmiştir. Anadolu tarihinin en uzun ve önemli kesitlerinden birisini temsil eden Osmanlılar devri boyunca ise hayvan varlığıyla sağlığını tehdit eden hastalıkların başında yer almıştır. Buna karşılık akademik literatürde diğer hayvan hastalıklarıyla birlikte insan hastalıklarının gölgesindedir. Hâlbuki hane ekonomisinin çift hayvanlarına dayandığı tarım odaklı ekonomilerde başta sığır vebası olmak üzere salgın hayvan hastalıkları, yalnız hayvan varlığı ve gönenciyle değil, sosyoekonomik hayatın bütünüyle ilgili deneyimlerdir. İnsan refahı ile şehirlerin huzur ve güvenliği bu travmatik deneyimden bağımsız düşünülemez.
Ele alınan çalışma hayvan mobilitesinin görece arttığı bir dönemde, Osmanlı sosyoekonomik hayatının istikrarı bakımından belirgin bir tehdit oluşturan ve Osmanlı İmparatorluğunun kalbi niteliğindeki başkentinde meydana gelen büyük bir sığır vebası salgınına odaklanmaktadır. 1886-1890, 1891 yıllarında en büyük tahribatını gerçekleştiren söz konusu salgın çalışmada yayılım coğrafyası, kronolojisi ve mücadele uygulamaları bağlamında değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede kaynak, intikal, korunma/önleme gibi başlıklar çalışmanın odak noktalarını oluşturmuşlardır. Çalışmanın ana kaynağı ise birinci el kaynak niteliğindeki Osmanlı arşiv vesikalarıdır. Makale, dönemi ve hastalığın tarihçesini konu edinen doğrudan ve dolaylı diğer literatürle de desteklenmiştir.
Rinderpest is one of the oldest animal diseases in history, which mostly affects cattle and buffaloes, and has a very high contagious and mortality rate. It was one of the leading diseases threatening animal existence and health in the Ottoman Empire. Against this, rinderpest has been overshadowed by human diseases along with other animal diseases in the academic literature. Yet, in agriculture-oriented economies where the household economy is based on double animals, epidemic animal diseases, especially rinderpest, are experiences not only related to the existence and welfare of animals, but also to the whole socio-economic life. Human well-being and the peace and security of cities cannot be thought independent of this traumatic experience.
The study focuses on a major rinderpest epidemic that occurred in the capital, which was the heart of the empire, at a time when animal mobility increased relatively, posing a significant threat to the stability of Ottoman socio-economic life. The epidemic in question, which caused the greatest destruction between 1886-1890 and 1891, was tried to be evaluated in the context of its spread geography, chronology and fight disease practices. In this context, the concepts of source, transmission, protection/prevention have been the focal points of the study. The main material of the study is the Ottoman archive documents, which are primary sources. The article was also supported by other direct or indirect literature dealing with the period and the disease.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arkeoloji (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 87 Sayı: 310 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.