Steven Roger Fischer’in “Dilin Tarihi” isimli kitabı şaşırtıcı dil serüveninin genel bir hikâyesini bize sunar. Hem de bu hikâye bir milyon yıldan uzun bir zaman dilimini kapsar. Aslında Fischer dile daha geniş biçimde bakmamızı sağlamak amacıyla kitabına hayvanlar arası dil konusuyla başlar. Bu ilk bölümde biz hayvanların türün devamlılığını sürdürebilmek için dili nasıl kullandıklarını yakından görürüz. Örneğin dünya üzerindeki nüfusu trilyonları bulan karıncalar yalnız yaşayabilen hayvanlar değildir. Türün devamlılığı için üreme ve yiyecek tedariki hayati önem taşır. Karıncalar tehlikeyi haber vermek amacıyla koku yayabilir ayrıca bir tür cırlamayla iletişim kurabilir. Tabi karıncaların iletişimini anlayabilmek çıkardıkları seslerin doğrudan işitilemediğinden dolayı pek kolay değildir. Ancak kuşların ve gorillerin dil konusundaki yeteneklerini görece daha iyi bilebiliriz. Kitapta onlarla ilgili çarpıcı deneylerden söz edilir. Mesela özel tasarlanmış bir klavye ile duygularını aktaran goril Koko, küçük bir çocuk zekâsında, dili kullanma başarısı gösterir. Papağan Alex de bir eğitimden geçtikten sonra kendisine gösterilen anahtarların kaç tane olduğunu, hangisinin büyük olduğunu söyleyebilir. Fakat bütün bu iletişimler insan iletişiminden çok temel bir noktada ayrılır. İnsan dili karmaşık bir söz dizimine sahiptir ve insanın zihinsel yetisi bu karmaşayı ustalıkla yönetebilir.
Kitabın ikinci bölümünde bir milyon yıl öncesine uzanıp dilin ne koşullar altında ortaya çıktığını öğreniriz. Doğrusu sürecin hiç de kolay olmadığını, ciddi bir evrim sürecinin ürünü olduğunu kavrayabiliriz. Her şeyden önce insan fizyolojisinin sesleri çıkarabilecek biçimde değişmesi gerekir. Bu olduktan sonra, insanlar dil konusunda şaşırtıcı bir ilerleme gösterirler. İnsanlar da tıpkı karıncalar gibi yalnız yaşayabilen canlı türleri değildir. Toplu hâlde olmaları bazı organizasyonlar gerektirir. Büyük bir kabilenin doyabilmesi daha büyük hayvanların, organize biçimde avlanmasını gerektirir. Bu tabi suya elini daldırıp balık yakalamaktan çok daha karmaşık bir faaliyet türüdür. Daha gelişkin biçimde iletişim kurmadan üstesinden gelinemeyecek bu işi insanlar başarırlar. Sonrasında sallar yapıp suları aşmak, toplu biçimde göç etmek gibi anlaşma gerektiren işlerin altından başarıyla kalkarlar. Fischer kitabında şöyle bir tespitte bulunur: “Alet yapımı dil gerektirmez, fakat Cebelitarık Boğazı’nın ‘toplu göç’le geçilmesi –Endonezya’daki Wallace Çizgisi’nin geçilmesi gibi- dilin bilinmesini gerektirir.” (s.35). Yani insanlara, taştan veya ağaçtan bir tekerleğin yapımı için dil gerekmeyebilir ancak bir kağnı arabası yapıp onunla yük taşıyabilmek için dil şarttır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dil Çalışmaları |
Bölüm | Yayın Tanıtımı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 7 Kasım 2020 |
Kabul Tarihi | 14 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 48 |