Türkçenin geçmişi milattan önce yaklaşık 3500’lü yıllara kadar gitmektedir.
Türkçeye ait tespit edilen en eski yazılı belge ise 600’lü yılların sonunda Köktürkler
döneminde yazılmış olan Çoyr yazıtıdır. Türkçe Köktürklerden sonra Uygurlar ve
Karahanlılar döneminde tek bir çizgide gelişmiş ve daha sonraki dönemlerde Batı Türkçesi,
Doğu Türkçesi ve Kuzey Türkçesi olmak üzere çeşitlenmiştir. Batı Türkçesi, Anadolu
topraklarında Anadolu Selçukluların, Beyliklerin, Osmanlıların ve Türkiye Cumhuriyetinin
dili olarak konuşula gelmiştir. Batı Türkçesinin bu tarihî süreci içinde Türk kültürüne ait çok
zengin birikim oluşmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinde iş gücü ihtiyacı
meydana gelmiş, iş gücü ihtiyacını karşılamak için değişik ülkelerle anlaşmalar yapılmıştır.
Anlaşma yapılan ülkelerden biri de Türkiye’dir. Yapılan anlaşmalarla Türkiye’den bu
ülkelere iş gücü göçü başlamıştır. Bu göçlerle birlikte Batı Türkçesi Avrupa ülkelerinde
konuşulmaya, yazılmaya ve okullarda ders olarak verilmeye başlamıştır. Günümüzde Avrupa
ülkelerinde yaklaşık 7 milyon Türk yaşamaktadır. Avrupa ülkelerinde Türklerin en çok
yaşadığı birkaç ülke şunlardır: Almanya’da 3 milyon - 3,5 milyon, Fransa’da 900 bin - 1
milyon, Bulgaristan’da 800 bin, İngiltere’de 500 bin, Hollanda’da 480 bin, Avusturya’da
360 bin – 500 bin, Yunanistan’da 350 bin, Belçika 220 bin. Avrupa ülkelerinde yaşayan
Türklerin ilk zamanlar en büyük sorunları gittikleri ülkelere uyum sağlayamamalarından ve
bulundukları ülkelerin dilini bilmemelerinden kaynaklı iken günümüzdeki en büyük sorunları
asimilasyona uğrama ve ana dili Türkçenin yeni kuşaklar tarafından kullanımında görülen
bozulmalar ve değişmelerden kaynaklı olmuştur. Avrupa’ya ilk gidenlerin çoğu gittikleri
ülkelerin dillerini bilmezken günümüzde onların çocukları, torunları Türkçeyi konuşamaz
duruma gelmişlerdir. Yeni yetişen kuşaklarla birlikte Türkçenin kullanımı azalmış, bulunulan
ülkenin dili daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Hatta bazıları tarafından
bulundukları ülkenin dili birinci dil olarak kullanılmaya başlanmıştır. Türkçenin
kullanımında görülen bu olumsuz yöndeki değişim dil yoluyla gerçekleşecek olan kültür
aktarımı da olumsuz yönde etkilenmeye başlamıştır. Çünkü bir toplumun kültürü ve dili iç
içedir. Bir toplumun kültüründe ne varsa o mutlaka dilinde de yaşar. Bir milleti diğer
milletlerden ayıran kültürel özellikler dili de etkilemiştir. Kültür ile dil arasındaki bu önemli
ilişki, dili kültürün en önemli aktarıcısı durumuna getirmiştir. Türk kültürünün en önemli
göstergelerinden biri olan akrabalık adları ne Almancada ne de Fransızcada bulunmaktadır.
Türkçede farklı akrabalık bağlarını gösteren “hala, teyze, yenge; amca, dayı, enişte” için
Almancada “die Tante, der Onkel”, Fransızcada “tante, oncle” olmak üzere sadece iki kelime
bulunmaktadır. Buna benzer dil yoluyla aktarılabilecek olan pek çok kültürel unsur yeni
kuşaklara aktarılmayacaktır. Türkçenin kullanımında görülen bozulma, değişme ilerleyen
yıllarda kültürde de kendini göstermeye başlayacak ve yeni kuşaklar tarafından Türkçe ile
kazanılacak kültürel kodlar kaybolacaktır. Bu makalede, Batı Türkçesinin tarihî süreci, dilkültür ilişkisi, Avrupa’da yaşayan Türkler, Avrupa’da Türkçenin kullanımı ve Avrupa’da
Türk kültürünün devamı için Türkçenin önemi üzerinde durulmuştur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 1 Sayı: 1 |
TÜRKAV Kamu Yönetimi Enstitüsü Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.